Suriye’nin geleceğini belirleme amacı taşıyan Cenevre görüşmeleri, kriz sürecinde önemli bir aşamaya işaret ediyor ve aslında Türkiye’yi de son derece yakından ilgilendiriyor.
Suriye’nin geleceği, bu ülkede nasıl bir rejim kurulacağı ile ilgili. Tasarıların en hassas noktaları, bir yandan iç istikrarı sağlayacak koşulların neler olacağı, öte yandan bu ülkenin sınır komşuları ve krize taraf olmuş bölge dışı güçlerle nasıl bir ilişki kurulacağı ile ilgili.
Suriye’de, öyle ya da böyle, bir düzen kurulması söz konusu olabilirse, öncelikle ülkenin yaralarını saracak bir kalkınma ve imar dönemine girmesi gerekecek. Tabi bu süreçte yer alacak dış yatırımcıların kimler olacağı, nereden başlanacağı en yaşamsal mesele olacak. Muhtemelen şimdiden bağlantılar yapılmıştır.
Eğer Suriye’nin yeni yönetimi istikrar konusunda ABD ve Rusya’nın bir anlamda garantörlüğünü kabul ederse, o zaman İran’ın bu ülke üzerindeki etkisinin kısmen azalması mümkün olabilir. İran, boşuna “batı” tarafından sisteme çekilmedi. Suriye’nin geleceğinden beklediği avantajlara karşılık, Batı’nın yatırım ve ticaret olanakları sunuldu. Kısacası, “orayı bırak, bize bak” dendi.
Yeni oyuncularla yeni ilişkiler