Beril Dedeoğlu Star Gazetesi

Türkiye-AB için yeni terim: Transaksiyonel ilişkiler

Anayasa değişikliği sonrasında Türkiye’nin AB üyelik sürecinin daha da zorlaşacağını iddia edenlerle, zorlaşması gerektiğini savunanların geliştirdikleri yeni bir kavram var. O da AB-Türkiye transaksiyonel...

21 Nisan 2017 | 318 okunma

Anayasa değişikliği sonrasında Türkiye’nin AB üyelik sürecinin daha da zorlaşacağını iddia edenlerle, zorlaşması gerektiğini savunanların geliştirdikleri yeni bir kavram var. O da AB-Türkiye transaksiyonel ilişkileri.

Kullanıldığı yerlerde kavrama yüklenen anlam, bundan böyle Türkiye ile AB ilişkilerinin değerlere değil çıkarlara bağlı olarak yeniden yapılandırılacağı yönünde. İlişkilerin aslında tamamen karşılıklı çıkara dayandığı üyelik süreci için yeni bir durum gibi tanımlama yapılması ilginç. Sanki bugüne kadar üye olan devletlerle sadece “değerler” uğruna bir araya gelindi. Karşılıklı çıkar yoksa neden devletler tüm yapı ve ilişkilerini birbirlerine göre yeniden yapılandırmak zorunda kalsınlar?

Türkiye’nin de AB süreci çıkara dayanıyordu; uzunca bir süre bu çıkar ilişkisi karşılıklıydı, ancak Gümrük Birliği’nin daha öteye taşınamaması, üyelik sürecinin çok uzun bir zamana yayılması ve bir dizi başka nedenler son dönemlerde bu çıkar konusu adeta tek taraflı işledi. Kim bilir belki yeni kavramla kast edilen, bundan böyle “kazan-kazan” konusunun gündeme gelmesidir.

Ancak, söz konusu kavram bu denli iyi niyetli kullanılmıyor.

Karşılıklı çıkar mı?

Karşılıklı çıkar ilişkilerinin geliştirilmesinden kasıt, her bir AB üyesi ülkenin Türkiye ile ekonomik, mali, ticari vs ilişkilerini karlılık üzerinden geliştirmesi, bunların hedefinin de AB üyeliği olmaması.

AB, karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesinin kriteri olmaktan çıkınca, herkes rahatlayacak gibi bir durum söz konusu. Ancak anlaşılan, rahatlayacak olan taraf AB olacak, zira transaksiyonel ilişkilerden bahsedilirken “değerler”in bir değişken olarak ele alınmaması durumuna vurgu yapılıyor. Bu da kabaca, Anayasa değişikliği sonrasında Türkiye’nin katiyen demokratik, şeffaf bir hukuk devleti olamayacağı öngörüsüne işaret ediyor.

Bu durumda kavramın anlamı, Türkiye için demokrasi şartı aranmaksızın ilişkilerin geliştirilmesi oluyor. Yani “Türkiye’yi kapının dışında bırakmaya devam edelim ama mutlaka çıkarcı ilişkiler de kuralım” demenin şık kelimelerle ifade edilmesi söz konusu.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27 Şubat 2019 | 3.631 Okunma Fransa’da Yahudi düşmanlığı 22 Şubat 2019 | 312 Okunma ABD’de Amerikan tipi darbe 20 Şubat 2019 | 2.523 Okunma ABD-Rusya: denetimli gerginlik 15 Şubat 2019 | 4.262 Okunma Oyun kötüyse, rol kapmaya çalışan çok olur 13 Şubat 2019 | 1.597 Okunma