Türkiye için 2015 yılının ikinci yarısının bir dönüm noktasına işaret edeceğine şüphe bulunmuyor. Haziran’ın başında bu toplumun vereceği karar, önümüzdeki en az bir kaç yılı nasıl geçireceğimizi belirleyecek.
Benzer durum başka yerlerde de var. Türkiye’yi yakından ilgilendirmesi bakımından AB’nin de önümüzdeki bir iki yılının kader dönemine işaret ettiğini belirtmek gerekiyor. Şu sıralar seçim ortamı söz konusu, ancak bir kaç ay sonra Türkiye’nin gündeminde yeniden ve belki çok daha baskın biçimde dış dünyanın yer alacağına kuşku yok. Bu nedenle şimdiden gelişmelere yön verecek bazı tartışmaları takip etmekte yarar bulunuyor.
İngiltere’de Cameron’un yeniden başbakan olmasını sağlayan seçimlerden sonra, iki gün önce, Kraliçe II. Elizabeth yeni Parlamento’nun açılışını yaptı; bu arada yeni hükümet programını da açıkladı. Program, işsizliğin azaltılması, emeklilerin durumunun düzeltilmesi, devlet borçlarının azaltılması, KOBİ’lere destek sağlanması ve yasa dışı göçün engellenmesi gibi ana başlıklar taşıyordu. Programın gerçekleşmesi için bir dizi yasa çıkarılması gerekiyor; zira ele alınan tüm başlıklar ekonomik ve insani konularda “devlet”i ciddi bir oyuncu haline getiriyor.
İngiltere’nin ‘yeni’ politikası