Müslüman Kardeşler’in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi’nin 2011’de başına geçen Mursi, Ağustos 2012’de ilk kez halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı olmuştu. Dünya kamuoyunun da ilk aylarda desteklediği yeni lider, göreve başlar başlamaz protesto hareketleriyle karşı karşıya kaldı. Tam “Arap Baharı” yeni ve istikrarlı bir rejime işaret edecek derken, Mısır giderek toplumsal kesimler arasında çatışmalar yaşanan kaotik bir ülkeye dönüşmüştü.
Tam olarak aynı durum olmasa da, Mısır’ın bu hali bir miktar Türkiye’nin 1979 yılına benzer hale gelmişti. Bu arada Mursi, iktidara gelir gelmez Sisi’yi genelkurmay başkanı yapmıştı. Boşuna siyasette en büyük tehlike en yakınından gelir denmemiş. Temmuz 2013’te yönetime el koyup Mursi’yi deviren askerlerin başını Sisi çekmişti.
Başlangıçta Mursi’yi destekleyen uluslararası güçler, bir kaç ay içinde fikirlerini değiştirmiş olmalılar ki, Sisi’nin darbesini pek makbul bulmuşlardı. Askerin yönetime el koyması için şartların olgunlaştığı sırada uluslararası güçlerin ne tür etkileri olduğu bilinmez; ancak Mursi’nin bu güçlerle “olumlu ilişki” sürdüreceğine dair fazla sinyal alınmamış olmalı ki, adeta uluslararası bir koalisyonun desteğiyle yerinden edilmişti.