Yakından tanıdığım ve birçok sohbetine katılma imkânı bulduğum, beni ve benim neslimden birçoklarını eserleri ve yazılarıyla besleyen bu büyük ilim ve tefekkür adamı “opus magnum”unu yazamadan çok genç yaşta hayata veda etmişti (24 Nisan 1983). Erol Güngör’ün biyografisini yazmak demek, benim neslimin gençliğinde yaşadığı 1960-1980 arasındaki “korkunç yıllar”ı yeniden yaşamak demektir. 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayıp irili ufaklı darbelerle devam eden, özellikle ikinci on yılında ilan edilmemiş bir iç savaşın yaşandığı ve 12 Eylül 1980 darbesinin noktaladığı çetin bir yirmi yıldan söz ediyorum.