Fransız kültürü için Paris, İngiliz kültürü için Londra, İtalyan kültürü için Roma ne ise, Türk kültürü için de İstanbul odur; kültür, sanat ve edebiyat bu merkezlerde harmanlanır, işlenir ve dünyaya açılır. Birer cazibe merkezi olan bu şehirler taşrada yaşayan aydınları, yazar ve sanatçıları mıknatıs gibi çekerler kendilerine. Kültür ve sanat hayatının yoğunlaştığı büyük şehirlerin sunacağı imkânlar ile taşra şehirlerinin imkânları mukayese bile edilemez. Seçkin üniversiteler, önemli sanat galerileri, büyük müzeler, zengin kütüphaneler, konser ve konferans salonları, medya vb. büyük şehirlerdedir. Tabii, en tanınmış kültür ve sanat adamları da bu şehirlerde yaşarlar. Bütün bunlar elbette taşrada önemli kültür ve sanat adamlarının yetişmeyeceği anlamına gelmez. Özellikle iletişim imkânlarının gelişmesi, taşrada yaşayanların da bilgiye ulaşmalarını çok kolaylaştırmıştır. Teknolojiyle barışık bir yazar, nerede yaşarsa yaşasın, inanılmaz zenginlikte bir birikimi kullanma imkânına sahiptir. Bugün Erzurum, Maraş, Sivas, Kayseri, Konya, Bursa gibi Anadolu şehirlerinde çok canlı bir sanat ve kültür hayatının yaşandığını biliyorum.