Cebrail bir gece ansızın çıkagelir ve Mescid-i Haram’da oturmakta olan Hz. Peygamber’i, göğsünü açıp kalbini yıkadıktan sonra (Şerh-i Sadr) Burak adında bir binekle Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürür, oradan da semavî bir yolculuğa çıkarır. Bu yolculuğun birinci kısmına “İsra”, ikinci kısmına “Mirac” denilse de, Müslümanlar, genellikle Mirac derken her iki yolculuğu kastederler. Cebrail, yolculuk sırasında uğradıkları yedi göğün her birinde Hz. Peygamber’i sırasıyla Âdem, İsa, Yusuf, İdris, Harun, Musa ve İbrahim peygamberlere takdim eder. Sonra kaderi ve ilâhî hükümleri yazan kalemin sesinin duyulduğu göğe çıkarlar. Cebrail onu bir noktaya kadar götürür (Sidretü’l-münteha), sonra da kendisinin daha ileri gitmeye hakkının bulunmadığını söyleyerek yolu göstermekle yetinir. *** Tafsilatını hadislerden öğrendiğimiz bu göğe yükseliş mucizesinde sözü edilen yedi gök, eski Babil’e kadar uzanan astrolojik sistemin yedi gezegeniyle (Ay, Utarid, Zühre, Güneş, Merih, Müşteri, Zühal) sembolleştirilmiş ve tasavvufî sembolizmde manevi gelişme için geçilmesi şart olan yedi merhale olarak benimsenmiştir. Yol boyunca karanlık güçlerle savaşmayı gerektiren yolculuk semavî olmasa bile yedi mıntıkadan geçilir ve daima meşakkatlidir. Yolcunun manevî olarak tekâmül etmesi için bu yolculuk şarttır.