Bir matematik profesörü olmasına rağmen edebiyata çok özel bir ilgi duyan, hatta eski kitap ve belgeleri okuyabilmek için inanılmaz bir gayretle, en zor el yazılarını bile okuyacak derecede Osmanlıca öğrenen Haluk Oral, sahaflardan çıkmayan yaman bir kitap kurdu ve bir belge avcısıdır. Onun bir edebiyat arkeoloğu olduğu da söylenebilir. Kütüphanesinde Tanzimat devrinden itibaren aşağı yukarı bütün şair ve yazarlar tarafından imzalanmış binlerce kitap, mektup ve belge vardır. Bu kitap ve belgeleri kullanarak zaman zaman dikkat çekici makaleler yazar. Bir İmzanın Peşinden (2003) ve Şiir Hikâyeleri (2008) isimli kitaplarında, Tevfik Fikret’ten Mehmed Âkif’e, Ahmet Haşim’den Yahya Kemal’e, Nâzım Hikmet’ten Orhan Veli’ye, Ercümend Behzad’dan Özdemir Asaf’a, Kemal Tahir’den Oğuz Atay’a onlarca şair ve yazar hakkında orijinal belgelerden süzülmüş yeni bilgilerle dolu yazılar vardır. Geçen yıl yayımlanan Bir Roman Kahramanı Orhan Veli isimli kitabı da öyle… *** İlgilendiği hiçbir meselenin peşini bırakmayan Haluk Oral, kısa bir süre önce Nâzım Hikmet’in bugüne kadar gün ışığına çıkmamış bir mektubuna sahip oldu. İki ay önce beni telefonla arayıp heyecan içinde okuduğu bu mektuptan hareketle yazdığı makale #Tarih dergisinin bu ayki sayısının kapak konusudur. Yazının başlığı Nâzım’ın mektubundan alınan şu cümle: “Yahya Kemal gençliğimdi biraz da…” Eşi Münevver Hanım’a Yahya Kemal’in ölümü vesilesiyle yazılan ve “Canım karıcığım,” hitabıyla başlayan bu mektup, Nâzım’ın Yahya Kemal’i zannedilenin aksına şair olarak çok önemsediğini ve ona saygı duyduğunu belgelemektedir. Mektubun bir kısmını iktibas ediyorum: “Dün gece radyoda dinledim: Yahya Kemal ölmüş. Büyük şair.