Yıllar boyunca taşradan İstanbul’a ilk defa gelenler, şehri önce Harem İskelesi veya Haydarpaşa İstasyonu’ndan görürlerdi. İkinci durak hemen her zaman Eminönü Meydanı’ydı ve vapurdan inen her taşralı, İstanbul’un en karmaşık, en eğlenceli ve en hayat dolu çehresiyle Eminönü’nde karşılaşır ve büyülenirdi. İstanbul’un tarihî siluetine ayrı bir anlam kazandıran ve Eminönü Meydanı’nı tezyin eden en önemli eser, hiç şüphesiz, bugün Yenicami diye bildiğimiz Valide Hatice Turhan Sultan Camii’dir. Her gün Eminönü Meydanı’na yolu düşen yüzbinlerce insandan acaba kaçı bu caminin bir zamanlar “Zulmiyye”, daha sonra bir süre “Adliyye” ismiyle anıldığını ve bu isimlerin verilmesine yol açan şaşırtıcı hikâyeyi biliyordur? *** Sultan III. Murad’ın hasekisi Safiye Sultan, eşinin ölümü ve oğlu III. Mehmed’in tahta geçmesi üzerine Saray’da güçlü bir konum elde etmiş ve iktidarını temsil etmesi için Eminönü’nde bir cami yaptırmak istemişti. O tarihte hayli sıkışık ve düzensiz bir Karay Yahudileri yerleşimine sahip olan Eminönü’nde bir kilise, bir sinagog, ayrıca çok sayıda dükkân ve ev bulunuyordu. Valide Sultan’ın arzusu üzerine Yahudi mülkleri yüksek bedeller ödenerek istimlâk edildi ve Koca Sinan’ın kalfalarından olan Mimar Davud Ağa, 1597 yılında işe koyuldu. Temel için kazı yapılırken zeminden bir değirmen döndürecek seviyede su çıkınca tulumbalar koydurup suyu tahliye eden ve başları kurşun kuşaklarla kaplanmış kazıklar çaktırarak caminin temelini atan Davud Ağa bir veba salgınında ölünce yerine Dalgıç Ahmed Ağa tayin edildi. Ahmed Ağa, camiyi birinci sıra pencerelerin üstüne kadar yükselmiş, fakat III.