Batı’nın ‘uygarlık liderliği’ sona erdi. Son atak küreselcilik
siyaseti idi, işe yaramadı.
Asya’da Çin, Hindistan başta olmak üzere çeşitli ülkeler,
Avrasya’da Rusya, İran, Türkiye ve diğerleri, Latin Amerika’da
Venezuela ile Brezilya gibi ülkeler kendi çizgilerinde güç
merkezleri olarak öne çıktılar. Bunların başat olduğu uluslararası
dünya geleceğin dengesini arıyor.
Arayış dönemi kritik öneme sahip, çünkü gelecekte sahip olunacak
ağırlıklar bu dönemde belirlenecek. Sınır çekilmemiş ve
sansürlenmemiş varsayım, çözümleme, seçenek yarıştırma,
derinlemesine tartışma gerektiren bir dönem.
Bizim bu dönemin gereklerini yerine getirdiğimizi söylemek güç. Her
türlü yaratıcı girişim, adeta daha doğmadan boğuluyor. Elindeki
iple ortada gezen bekçinin Batıcılık olduğu ise aşikar.
Batıcılık, Türkiye’nin Batı’ya bağımlılığı durumunun ötesinde, bu
durumun sürdürülmesine sadakatle bağlılık anlamına geliyor.
Günümüzde Avrupa’nın batısından Atlantik’in öte yakası Amerikan
dünyasına taşınmış olan “değerler iktidarı”na sadakatle
bağlılık...
Kendimizi aldatmadan gerçek durumu görmekte yarar var. Batıcılıkta
Batı’ya sadakat, ‘normal’leştirilmiş olduğu için göründüğünden daha
güçlü. Adlarının sonuna ‘Türk’ eklenmiş Amerikan-İngiliz
televizyonlarının Türkiye şubelerini örnek vermek yeter. Evlerde 24
saat bangır bangır yayın yapan bu “şube”leri sorgulayanımız yok;
aksine bunları ‘saygın kanallar’ sayanımız çok. Bu ‘saygın
kanallar’da keskin anti-emperyalist konuşmalar y...