“Batı değerleri” ilginç bir şifre. “Nedir bu değerler” diye bakıyoruz, sürekli yinelenen birkaç şeyle burun burunayız: Demokrasi, insan hakları, piyasa ekonomisi.
Bizim buralardan olup “ben bu değerlere bağlıyım” diyenler, kendileri Batılı değiller. Milliyetleri bakımından Batı ülkelerinin vatandaşları değiller. Din bakımından Katolik ya da Protestan değiller. Çoğu oralarda yaşamamış bile; çoğu oralarda eğitim almak gibi amaçlarla da bulunmamış. Ama herhangi bir Batılıdan daha çok Batıcılar.
***
Coğrafya, tarih, kültür, bireysel yaşam bakımından hiçbir organik ilişkisi olmayan insanların, kendi bulundukları yaşam dairelerinin çok dışındaki bir merkeze bu kadar bağlı olmaları elbette tuhaf bir durum. Hele kendi ulusu ve halkı için bağımsızlık demekten de vazgeçmez görünüp böyle olmak nasıl açıklanabilir?
Batıcılar, içinde bulundukları “Batı değerlerine bağlılık” hallerinden doğan adeta gönüllü kölelik halini, ilginç bir önermeyle örtme alışkanlığına sahipler. Diyorlar ki “Batı değerleri evrenseldir!”
***
Evrensellik öyle emredici ki, onu bir kez kabul edince sorunlara çözüm bulmak için serbestçe düşünmenin sınırları çizilmiş oluyor. Örneğin serbest piyasa ekonomisi yerine planlı ekonomi derseniz, evrensel değerlerin dışındasınız. İşte o anda demokrasinin karşısında ve diktatörlüğün peşindesiniz. Dolayısıyla, insan haklarının karşısında insani varlığa ait ne varsa hepsinin inkarına düşersiniz.
Evrensellik, adeta dinsel sistemler gibi çalışan bir mekanizma. Yalnızca kaynağını açıktan açığa Tanrı’ya dayandırmamış, dünyevi görüntülü, ama işleyişi saf ilahi inanç sistemler...