Türkiye’nin başbakanı için Amerikan muktedirlere ‘deliğe süpürmeyin, kullanın’ diyen başbakan başdanışmanları...
Türkiye’nin anayasa değişikliği için ‘metinler’ yazan ve adlarına ancak ‘kim yazdı’, ‘kim bunlar’ diye defalarca sorduktan sonra erişebildiğimiz ‘anayasa yapıcı’ cumhurbaşkanı başdanışmanları... Kim oldukları bir yana, sayıları bile bilinemeyen cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, siyasal parti baş ve baş-olmayan danışmanlar ordusu...
Birbiriyle boğazlaşır görünen siyasal partilerin her birinde danışmanlık yapabilen, hiç batmayan ‘bir bilen’ler grubu....
En son, yeni kurulan iyi partide yaşanan genelbaşkan başdanışmanı krizi...
Anlaşılan o ki, kitabî olarak pek gerekli ve yararlı olan danışmanlık kurumu, siyaset ve yönetim dünyamızda, görünmeyen ve hesap sorulamayan gölge iktidarların kanalı haline gelmiş bulunuyor.
***
Yönetimlerde danışmanlık kurumu var. Kuşkusuz gerekli ve yararlı bir kurum. Bunun kötüye kullanılmasını kolaylaştıran özelliklerinden birini, belki şöyle özetleyebiliriz:
Danışman, karar alma sürecinin parçasıdır. Deyim yerindeyse o ‘bir bilen’dir. Ne’yi bildiğine karar veren ve o bilgiye ihtiyacı olduğuna karar veren de yöneticinin kendisi. Yönetici bunun yolunu açar; danışman da ‘bilgi iktidarı’nı kullanmak üzere parlak ufuklara yürümeye başlar.
Buna karşın, resmî olarak karar alma yetkisi olan mekanizmalarda adeta ‘gölge’dir. Örneğin bir şirketin genel kurul üyeleri ya da partilerin parti meclisleri, bunları dünya gözüyle hemen hiç görmezler. Şirketin yönetim kurulu ya da partilerin merkez kurulları da öyle..