1990 ve 2000’li yıllarda "dünya değişiyor", "dünya küreselleşiyor", "kaçınılmaz şeyler oluyor" diye başlamayan yazı yok gibiydi. Dünyaya açıl! Özelleştir! Yerelleştir! Yabancılaştır! ... derken, dünya yaygınlaşan yoksulluktan, büyüyen eşitsizliklerden, bitmeyen savaşlardan, bunların dayatıp durdukları zihniyet devrimlerinden yorgun düştü.
Küreselcilerin ilan ettiği şey gerçeğin değil, küresel tekellerin hülyasıydı. Oysa şimdi bambaşka insanlar, dünyanın halini ve yönünü yani gerçeği anlatıyorlar.
Daha önce bu köşede Rusya’nın Kodları adlı kitabından söz ettiğim Volkan Özdemir onlardan biri. Son çalışmasında, Yenilenen Dünya Eskimeyen Türkiye adlı kitabında, dünyada ortaya çıkan yeni hali inceliyor. Küreselleşmecilikle hesaplaşarak dünyanın yeni halini Çin’in gelişimi, Trump’lı Amerika, Brexit’li Avrupa Birliği ve Asya ile BRICS’in alternatif iktisadi düzeni temelinde resmediyor.
Kitabın geri kalan yarısında, dünyanın yeni halinde Türkiye’nin yerini ve yönünü tartışıyor. Graham Fuller’in Yeni Türkiye kitabından yıkıcı Arap Baharı işgallerine uzanan gelişmelerin orta yerindeki Yeni-Osmanlıcılık projesini değerlendiriyor. Yeni-Osmanlıcılığa nazaran "şahsen kendimi daha yakın hissederim, ama ancak hatıramda azizdir" demekten geri durmadığı Yeni-Selçukluculuk projesine değiniyor. Geleceğin neden BRICS üyeliğinde ve Avrasya seçeneğinde olabileceğini tartışıyor.
"Türkiye coğrafyası, siyasal ve sosyal gelişimi, kültürü, devletin kudsiyeti ve kamunun birey karşısındaki yeri ve halkının inançları ile öncelikli olarak bir Avrasya ülkesidir" diyor. &...