CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Yenimahalle Belediyesi’nde düzenlenen “Muhtarlar Buluşması” programının çıkışında bir basın mensubunun “MGK bildirisinde Montrö vurgusu vardı. Emekli amirallerin Montrö bildirisiyle ilgili dava devam ediyor. Bununla ilgili görüşünüz nedir?” sorusuna verdiği cevap doğrusu CHP’nin gerçek yüzünü ortaya koyması bakımından ilgi çekiciydi. Kılıçdaroğlu açıklamasında “Emekli amirallerin Montrö konusunda yaptıkları açıklamanın ne kadar doğru, gerçekçi öngörülebilir olduğunu Ukrayna-Rusya savaşı bize gösterdi. O amirallere tek tek ulaşılması ve o bildiriyi yayınladıkları için teşekkür edilmesi lazım. Bir gerçeği iktidardan çok daha önce bildiler ve toplumun önüne koydular. Açılan dava zaten yersiz bir davaydı, bu nedenle yargılama aşamasının da süratle bitmesi, hepsinin beraat etmesi lazım.” demişti.
Ancak bu cevap Kılıçdaroğlu ve partisinin son günlerde muhafazakar çevrelere ve türbana karşı yürüttüğü helalleşme ve özür stratejisinin ne kadar boş ve seçim dönemine yönelik bir yatırım olduğunu gözler önüne sererken CHP’de darbeci zihniyetin değişmediğinin de açık işaretlerini veriyordu. Bir siyasi parti hem ‘milli irade’nin yanında hem de vesayetçi ve darbeci unsurlarla beraber olabilir miydi? Şüphesiz hayır. Ancak helalleşme ve özür dilemede samimi değilseniz kamuoyunu bir müddet aldatabilirsiniz. Bir ilde yaptığınız bir açıklama diğer bir ilde yapılan açıklama ile çelişiyorsa yalancılığınız bütün yönleri ile ortaya çıkar. Kılıçdaroğlu CHP’sinin birbiri ile zıt anlamlı darbe ve millet iradesi kavramlarını ayrı ayrı illerde savunuyor görünmesi bu partinin güvenilmezliğini açıkça ortaya koyuyor sanırım.