Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018’de gittiği Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmüştü. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından Haziran ayında açıklanan 101 sayfalık raporda Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı’yı kasten ve taammüden öldürmekten sorumlu tutulmuştu. Raporda, aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın da bulunduğu üst düzey yetkililerin soruşturulması için güvenilir kanıtlar olduğuna işaret edilmişti. Şüphesiz bu kanıtların önemli bir bölümü Türkiye’de güvenlik güçlerince elde edilmişti. İstihbarat birimlerimiz dünyaya parmak ısırtacak bir planlı bir operasyon ile Türkiye ve milli güvenliğimizi hedef alan tehdide karşı Ankara Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda aldıkları önlemle ortam dinlemesi yaparak (teknik takip) Kaşıkçı’nın katledildiği cinayet anı, öncesi ve sonrası ses kayıtlarını elde etmişlerdi. Bu durum cinayeti özellikle Türkiye’de planlayan “Küre çetesi”nin algı ve psikolojik harp planlarını başarısız kılarken cinayetin örtülmesini de engellemiştir. Zira elde edilen ses kayıtlarıyla Türkiye uluslararası camiayı belli bir strateji içinde düzenli bir şekilde bilgilendirerek, cinayeti azmettiren ve gerçekleştiren haydut devletleri de deşifre etmiştir. Bu durum Körfez’de ve Ortadoğu’da kaos ve istikrarsızlık operasyonu ve suikastlarına hazırlanan Körfez çetesinin de sonunu getirmiştir. Kaşıkçı cinayetini (vahşetini) planlayan Körfez çetesi ülkeleri Amerika, BAE, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve Bahreyn bu kez uluslararası bir soruşturmayı engellemek için örtme faaliyetlerine başlamışlardı. Kaşıkçı cinayetinin arka planı ile birlikte aydınlatılması için en az Türkiye kadar uğraş veren Amerikan Washington Post gazetesi, İsrail Başbakanı Netanyahu ve Mısır’ın darbeci lideri Sisi’nin bizzat Trump’u gizlice arayarak Suudi Veliaht Prensi M. Selman’a destek verdiklerini deşifre etmişti. S...