Terör örgütü PKK’nın ‘Devrimci Halk Savaşı’ stratejisi ile bölgede başlattığı süreç doğrudan sivil halkı hedef alması ve toplumsal şiddet ve çatışma yaratmayı hedeflemesi nedenleriyle halkın sağduyusu sayesinde çökertilmişti. Bir anlamda emperyalizmin kontrolündeki PKK ve HDP’nin Türkiye’yi iç savaşa sürükleme projesi uzun yıllardan bu yana bir arada kardeşçe yaşayan Türk ve Kürt’lerden destek bulmayarak çöpe atılmıştı. PKK 1980’li yıllardan başlayarak bölgede kadın çoluk çocuk demeden savunmasız binlerce sivili ve güvenlik görevlilerimizi hunharca katletmişti. Hedef bölge insanı üzerinde korku ve şiddete dayalı bir hegemonya kurmaktı. PKK geçmiş yıllarda Kürt vatandaşlarımız üzerinde bu şekilde baskı kurmuşsa da son dönemlerde bu örgüte ve örgütün sözde yöneticilerine karşı büyük darbeler vurulmuştu. Birden fazla ülkede illegal faaliyet gösteren özellikle Fırat’ın doğusunda Pentagon'un ve bazı AB ülkelerinin desteğiyle sözde devletleşme çabaları içinde bulunan PKK’nın Suriye kolu YPG’ye ABD’nin verdiği yeni nesil silah, mühimmat ve eğitim desteği halen devam etmektedir. ABD tıpkı Münbiç’te olduğu gibi Fırat’ın doğusunda da Türkiye’yi oyalamaya devam ediyor. YPG Terör örgütü işgal ettiği Suriye topraklarında varlığını aynen koruyor. Güvenli bölgenin en önemli gerekliliği olan üs ve kontrol noktaları konusunda da henüz gelişme yok. İHA ve helikopterlerin ardından önümüzdeki günlerde başlayacak jet devriyesinde ise uçakların hangi görev tanımıyla havalanacağı belirsizliğini koruyor. Türkiye’nin çağrılarına karşın heyetler arası görüşmelerin başlatılması süreci sürekli geciktirildi. Son olarak Türkiye’nin tek başına harekât kararlılığının görülmesi üzerine 2 Ağustos’ta Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Ankara’ya gönderildi. Müşterek harekât kapsamındaki ilk çalışmalar bu toplantıda yapılabildi ancak aynı gün ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Kenneth McKenzie, Suriye...