CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin düzenlediği Uluslararası Suriye Konferansı’nda yaptığı açılış konuşmasında ‘Ankara ile Şam arasındaki yolun barışa giden en kestirme yol olduğunu iddia ederek ‘Terörle mücadelede Şam ile ilişki kurulmalı’ önerisini! gündeme getirmiş. Türkiye’nin terörle mücadelesinde sınır dışı operasyonlarını haklı ve meşru görerek desteklerken, Türkiye’nin 90 yıllık dış politikasının perişan edildiğini ve iktidarın Ortadoğu’ya mezhep eksenli baktığını iddia ederek eleştirmiş. Kılıçdaroğlu aslında CHP için klasik sayılabilecek bir strateji uygulayarak Esad Suriye’sine destek verme politikasını bu kez de sürdürmüş görünüyor. Ancak açılış konuşmasında USK’daki amaçlarının ‘bölgemizde akan kanı durdurmak ve bölge halkının geleceğe umutla bakmalarını sağlamak ‘ ifadesi gerçeklerle pek uyuşmuyor. Zira kendi halkını on binleri mezhep ve iktidarda kalma kaygılarıyla işkence, kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katleden eli kanlı bir liderden söz ediyoruz. Üstelik Ankara ile Şam arasında terörle mücadelede nasıl ve hangi terör örgütüne karşı işbirliği yapılacak. Herhalde öncelikle PKK/YPG-SDG ve DEAŞ terör örgütlerinden söz ediyoruz sanırım. Oysa Terör örgütü YPG/PKK/PYD ile Esed rejimi arasındaki kirli ilişkiler ve ittifak çok eskilere 40 yıl öncesine dayanıyor. Baba Hafız’dan oğul Beşer Esed’e uzanan kirli bir çarktan alçakça oynanan bir oyundan bahsediyoruz. Batı’lı kolonyalist güçler PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye terörist diyemiyor, teröre adeta çanak tutuyor. ABD adını SDG olarak değiştirdiği PYD terör örgütüne binlerce TIR silah mühimmat ve eğitim desteği vermeye devam ederek bölgede terör devleti kurmaya çalışıyor.
PKK’nın Suriye’deki varlığı 1979’da terörist başı Öcalan ve bazı örgüt militanlarının 12 Eylül darbesinden kısa bir süre önce Suriye...