“28 Şubat darbesi, sadece Türkiye’deki Müslümanları değil, dünyadaki bütün Müslümanları kapsayan, ‘küresel’ bir darbedir” Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok cinayetleri 28 Şubat darbe planının bir parçasıydı. Müteakip yıllarda, aynı siyasi düşünceye sahip Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 te öldürülmüştü. Bu cinayetlerin, toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirmeye ve darbe sürecinde, laik çevrenin desteğini almaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.. 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta Madımak Oteli’nde 37 kişinin ölmesi, bu olayın ‘Alevi katliamı’ olarak nitelendirilmesi, bu olaydan sadece 3 gün sonra Erzincan Başbağlar köyünde 33 köylünün kurşuna dizilerek öldürülmesi, ‘Sünni katliamı’ olarak nitelendirilmesi, bu iki olayın da, Alevi vatandaşlarımız ile Sünni vatandaşlarımızı çatıştırmaya yönelik bir provokasyon olduğunu göstermektedir. Bu planlı provokasyonlar sonucu yaşanan suikastlar, Türkiye’yi 28 Şubat postmoden darbe sürecine götüren cinayetler zincirinin önemli halkalarıydı. Soğuk savaş döneminde “komünizmi” birinci tehdit olarak niteleyen Amerika, komünizmin çökmesinden sonra, tehdit skalasının birinci sırasına İslam’ı yerleştirmişti.