Galatasaray derbisinde, maçın bitiş düdüğüyle bilikte tribünlerden bir anda ‘Ali Koç başkan, Fenerbahçe şampiyon’ sesleri yükselmiş, bu tezahürata destek verenlerle karşı çıkanlar arasında basın tribününün tam dibinde bile yumruk yumruğa kavgalar yaşanmıştı. Osmanlı’daki Fetret Devri gibi taht için ‘ölümüne’ bir yarışın içine giren, uzlaşmaz bir bölünmüşlük yaşayan Fenerbahçe’yi şampiyonluk yarışının heyecanı birleştirebilecek miydi? Kayseri’de alınan 5 gollü galibiyet, takıma olan inancı artırmış mıydı? İlk işaret metrobüste geldi. Maça bir saat kala elini kolunu sallayarak biniyordun Söğütlüçeşme yönündeki metrotobüse. Stada doğru yürürken de etrafta kalabalıklar yoktu. Ülker Stadı’na girince aynı tenhalığın tribünde de olduğunu gördük. Zirve yarışındaki ezeli rakipleri Galatasaray ve Beşiktaş iç saha maçlarında tribünleri hınca hınç doldururken Fenerbahçe yarıyı bile bulamamıştı. Allah için; gelen seyirci coşkulu, takıma inançlıydı ama ‘az ama öz’ kitleye karşılık verecek bir futbol yoktu sahada. İlk 45 dakikadaki Fenerbahçe asidi kaçmış gazoz gibiydi. Eleştiri oklarında ‘yıldız düşmanı’ Aykut Kocaman vardı. Kocaman ikinci yarıya Valbuena ile başlayarak hem maçı çeviren hamleyi yaptı, hem de eleştiri oklarını savuşturmayı başardı.