Bir tarafta Zagreb’te un ufak olan Fenerbahçe, diğer yanda Anderlecht’i yenerek grup maçlarına iyi bir başlangıç yapan Spartak Trnava vardı. Fenerbahçe’nin içine düştüğü buhran, maçı daha da bilinmez hale sokmuştu. Buna Cocu’nun ‘İyi futbolcu ama ceza alanına girmiyor, bana bu maçta gol lazım’ diyerek oyun kurucu Benzia’yı kulübeye çekmesi eklenince Fenerbahçe sonucu kestirilemez bir maça başladı. Ama daha ilk çeyrekten anlaşıldı ki; bu maçın kaderi belliydi! Benzia, Valbeuna gibi takımı yöneten yetenekli ayakların kulübede olması Fenerbahçe’ye ne yapacağını bilmemekten kaynaklanan bir telaş hali getirmişti. Ama rakibin 11 kişi ile defans yapması ve kaleyi bile bulmayan uzaktan şut denemeleri dışında atağa çıkamaması, Sarı-Lacivertlilere ihtiyaç duydukları özgüveni kazanma konusunda şans tanıdı. Koca ilk ilk yarı boyunca baskı oluşturan ancak gol pozisyonu üretemeyen Fenerbahçe, rakibin ‘kaderci’ savunma anlayışını ikinci yarıda, bu kez daha organize ve derli toplu ataklarla yıktı. İlk 45 dakikanın en çalışkan ismi Slimani, peş peşe attığı gollerle galibiyet kapısını açtı ve Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan sezonun ilk Avrupa galibiyetini getirdi. Harun Tekin, Isla, Skrtel, Neustadter, Hasan Ali Kaldırım’dan oluşan savunma bloğuna pek iş düşmedi. Slovak ekibinin cılız ataklarını savuşturmak zor olmadı. Jailson-Reyes ikilisi henüz uyum sorununu aşamamış göründü.