Zalgiris hocası maç öncesi basın toplantısında “Galatasaray’ı tanımıyoruz. İnternette araştırma yaptım, büyük kulüpmüş” derken hedef şaşırtmıyordu ya da espri yapmıyordu (Büyük ihtimalle). Litvanya’da futbola ilgi, Türkiye’de ragbiye olandan biraz hallice olunca bu yorum da olağan karşılanıyordu. Yani maç öncesi terazide bir taraf çok net bir şekilde ağır basıyordu.
Ancak futbolda dengeler değişeli bir hayli oldu, maça 1-0 psikolojik üstünlükle başlama yılları çoktan geride geçti. Güçlü ya da zayıf ol, sahada mücadele etmezsen kazanamıyorsun. Buna bir de AB ülkeleri arasındaki serbest transfer ve hemen her kadroyu ileri taşıyan atletik Afrika kökenli futbolcular eklenince güçlü- zayıf makası iyice daraldı.
Dün Vilnius’taki maç başladığında da gördüğümüz şey buydu. Çok kısıtlı bir kadroya sahip olan Zalgiris basit oynuyordu, kendi ceza alanının önüne etten duvar örerken atletik iki forveti ile sonuca gitmeyi hedefliyordu. Nitekim Zalgiris’in planı ilk yarıda tuttu. Kapalı savunması Galatasaray forvetlerine kolay kolay gol pozisyonu vermedi. Yunus’un direkten dönen topu, yine Yunus’un bir gol girişimi, Barış ve Zaniolo’nun çabası ilk yarıda gole yetmedi. Zalgiris...