Burak Göral Sözcü Gazetesi

Bazen yaşamak, başlı başına bir mahkumiyet!

“Ahlat Ağacı” öğretmenlik mezunu Sinan’ın baba ocağına, Çanakkale’nin Çan ilçesine gelişiyle başlıyor. Sinan atanmayı bekleyen on binlerce öğretmen adayından biridir artık....

02 Haziran 2018 | 83 okunma

“Ahlat Ağacı” öğretmenlik mezunu Sinan’ın baba ocağına, Çanakkale’nin Çan ilçesine gelişiyle başlıyor. Sinan atanmayı bekleyen on binlerce öğretmen adayından biridir artık. Üstelik tek sorunu da bu değildir. Ailesi ciddi bir maddi krizin içindedir. Annesi ve babası maddi sıkıntılardan dolayı sürekli atışmaktadır. Kız kardeşi zaten ayrı bir dünyadadır. Babası ise hayatındaki büyük hayal kırıklıklarını, başarısızlığını, şanssızlığını, yitirdiği itibarını gizleyebilmek için yoğun çaba göstermektedir. Bütün maddi umudunu emekli olunca alacağı ikramiyeye bağlayan İdris, at yarışları yüzünden sıfırı tüketmiştir.

Sinan’ın babasının bu halinden duyduğu memnuniyetsizlik, onu beğenmemesi ve onun gibi olmaktan endişe duyması en baskın hissiyatıdır bugünlerinde… Bir yandan da, tükenip gideceği daha en baştan belli gençliğiyle nerede ne yapacağını bilememektedir. Bu tükenmişlikten onu kurtarabilecek tek bir şey belki de hayalindeki gibi bir yazar olabilmek. İlk kitabını bir bastırabilse, belki her şey bambaşka bir yöne doğru ilerleyecektir. Sinan’ın yolculuğu da Odysseia’nınki gibi uzun ve bol diyaloglu bir yol olacaktır.

Önce babayla hesaplaşma açısından bakarsak Sinan’ın babası İdris’e bir zamanlar her erkek çocuğu kadar hayran olduğunu söyleyebilmek mümkün belli ki. Ancak aile babasının ailenin gözünden düşüşü çok acı bir vakadır gerçekten de. Sinan’ın annesi bir zamanlar duyduğu aşk hatırına bağlı kalmış İdris’e. En güzel yaşında yokluk içinde yaşamaya mahkûm olmuş ergen kızının babaya düşkünlüğü ise çoktan bitmiş. Sinan’ın cebindeki üç kuruşuna bile tamah eden babanın itibarı hem dışarıda hem de evin içinde yerlerde. İdris bir tek çok sevdiği köpeğine ve içindeki şakaya vurma içgüdüsüne sığınmış. Bir de tabi köylünün ve babasının ‘boşuna uğraşıyorsun’ dediği, İdris’in bir gün suya ulaşacağı hayali kurarak sürekli kazdığı derin kuyu… Sinan’ın da bu çıkışsızlık içindeki en büyük korkusu bir gün babasına benzemesi, o kuyunun içine mahkûm olması.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İçimizdeki çocuğu korumak 04 Ağustos 2018 | 132 Okunma Altıncı filmde ve hâlâ çok iyi 28 Temmuz 2018 | 161 Okunma 10 yıl sonra tekrar Mamma Mia! 21 Temmuz 2018 | 2.202 Okunma Uzun ince bir binadayım! 14 Temmuz 2018 | 89 Okunma Boyu küçük, işlevi büyük bir kahraman! 07 Temmuz 2018 | 91 Okunma