2018 Akademi Ödülleri’nde 7 dalda Oscar adayı olan “Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri” bu sene sinemada izleyeceğiniz en iyi filmlerden biri.
Mildred’ın kendini bir türlü teskin edemediği çok büyük bir
sorunu vardır. Yaklaşık 1 yıl kadar önce gencecik kızını çok acı
bir şekilde kaybetmiştir. Kızının katledilmesinden sonra polis bu
tecavüz ve cinayetin sorumlusunu ya da sorumlularını bulamamış, bir
tek şüpheliye dahi ulaşamamıştır. Mildred sonunda kasabanın
girişindeki üç büyük ilan panosunu kiralayarak verdiği ilanlarla
başta Şerif Willoughby olmak üzere bütün polislerden hesap sorar.
Kasabalılar Mildred’ın acısını anlıyordur ama iyi bir insan olarak
gördükleri Willoughby’nin elinden geleni de yaptığına inanıyordur.
Ayrıca karısı ve iki küçük kızıyla yaşayan Willoughby kanser
hastasıdır ve ağır adımlarla ölüme yaklaşıyordur.
Mildred’ın ilan panoları kasabayı yeniden hareketlendirir.
Özellikle de karakoldaki polis memurlarından biri olan ve
Willoughby’i babası gibi gören, ırkçı tavırlarıyla da nam salmış
Dixon, öngörülemez davranışlarda bulunur.
Mildred adalet arıyordur. En azından polisin de kendisiyle
birlikte ‘adalet’i aramasına ihtiyacı vardır. Onun bu haklı
arayışı, planladığı rahatsızlığı yaratır kasabada ama bundan sonuç
alması pek de kolay görünmüyordur. Nitekim olayların gidişatı onu
giderek daha mutsuz ve hırçın bir kadına dönüştürmektedir.
Yönetmen Martin McDonagh’ın güçlü senarist yönü bu üçüncü sinema
filminde de kendisini gösteriyor. Film aslında adaletin, intikam ya
da ‘kana kan’ refleksleriyle karıştırılmaması gerektiğini; derin
karakterleri, ustaca kurulmuş olay örgüsü ve içlerinde belli oranda
kara mizah da barındıran iyi yazılmış diyaloglarla bezenmiş
senaryosuyla anlatıyor. Filmde izlediğimiz bütün karakterler iyi
tarafta da olsalar zaaflı karakterler. Mildred takıntılı, sabırsız
bir insan. Kızını kaybetmeden önce de onunla ilişkisinde sorunları
varmış. Kızına olan düşkünlüğü onun ölümüyle daha da artmış, hatta
oğlunu ve ilanlar yüzünden onun okulunda yaşadığı sorunları da pek
umursamıyor. Bu özellikleri sayesinde tipik bir Hollywood filmi
kahramanı olmaktan çıkıyor.
Film aslında Mildred ve ırkçı polis Dixon’a odaklanarak, öfkenin ne
kadar yoldan çıkarıcı ve yıkıcı bir duygu olduğunu gösteriyor.
Mildred kızını son gördüğü gün ona öfkelenmiş ve kızı onun yanından
dargın ayrılmış mesela. Dixon’ın öfkesi onun değer verdiği birçok
şeyi kaybetmesine neden oluyor. Bu kayıplar onun bir parça
değişmesine neden oluyor. Peki yine de insanlar yaşadıklarından
ders alırlar mı? İşte film özellikle de finaliyle seyircinin bundan
pek de emin olmamasını sağlıyor. Onca yaşanan olaydan, verilen
kayıplardan, kırılan kalplerden sonra Mildred adeta suni bir
intikam duygusuna sığınmayı tercih ediyor tekrar. Yine oğlunu bir
başına bırakarak…