Burak Göral Sözcü Gazetesi

Endişelenmek için hayalet şart değil!

Çağan Irmak’ın toplumsal duyarlılığından ve samimiyetinden kimse şüphe duyamaz. Giderek bir korku filmine dönüşen “Çocuklar Sana Emanet”de de çok önemli bir yaraya parmak basıyor. Ama yine de bu...

24 Mart 2018 | 79 okunma

Çağan Irmak’ın toplumsal duyarlılığından ve samimiyetinden kimse şüphe duyamaz. Giderek bir korku filmine dönüşen “Çocuklar Sana Emanet”de de çok önemli bir yaraya parmak basıyor. Ama yine de bu hikaye böyle anlatılmamalıydı sanki…

Türk sinemasının yıldız yönetmenlerinden biri olan Çağan Irmak, en çok sevilen filminden en az ilgi gören filmine kadar her filminde bu ülkenin değerli ve üretken sanatçılarından biri olduğunu ortaya koymuş bir yönetmendir. Irmak, ülkesinde yaşanan pek çok olumsuzluğa karşı duygusal tepkiler gösteren, duyarlı bir sanatçıdır da. Mesela önceki filmlerinden “Ulak”ta da çocuklarına kötü davranan bir toplumun beladan kurtulamayacağını mistik bir hikayeye sarıp sarmalayıp anlatmıştı. Nitekim yeni filmi “Çocuklar Sana Emanet”te de aynı duyarlılık üzerine inşa edilmiş ama çok farklı bir hikayeyle çıkıyor karşımıza. Irmak’ın samimiyetini ve ele aldığı meseleye dair kızgınlığını anlamak zor değil. Ama yine de ters giden bir şeyler var bu filmde…
Açıkçası filmin hikayesine dair bazı bilgileri vermeden film hakkında bazı cümleler kurmak da pek mümkün değil. Bu yüzden çok kısa şöyle ifade edeyim: genç bir adam olan Kerem, Assos’taki evlerine giderlerken karısını da kaybettiği trajik kazada orada yaşayan bir çocuğun da ölümüne neden olur. Sonrasında ne yaparsa yapsın vicdan azabından kurtulamaz, ölen çocuğun hayaletini, yanında korkunç bir varlıkla beraber görmeye başlar. Kerem yine Assos’da tanıştığı gözleri görmese de gönül gözü açık olan Zişan adlı bir bilge kadından yardım ister.
Filmin hikayesindeki iki temel sorunun ilki, ele aldığı meselenin iki farklı damarının organik bir yapıda birleştirilememiş olması. Kerem çocukluğu sırasında şahit olduğu bir çocuk tacizinin başkişisiyle hesaplaşmasını neden bir çocuğun ölümüne sebep olduğu bir sırada yaşıyor? Yani iki olay birbirini nasıl tetiklemiş oluyor? Elbette insanlar bazen bir duvara çarptıklarında bazı şeylerle yüzleşmeye başlarlar. Ama filmde Zişan’ın ‘ölü çocuk diğer tarafta annesini ararken yanlış bir kapıyı açmış’ açıklaması bu kesişmeyi tatminkâr bir şekilde ortaya koymaktan çok uzak. Ayrıca kaybedilen eş filmin başında ana meselenin bir parçasıymış gibi gözükse de sonra bir figüran olarak kalıyor kenarda.

İkinci temel sorun ise özellikle yarısından itibaren filmi ve hikayeyi ele geçiren cinli korku filmi klişeleri. Çağan Irmak’ın gerilim ve fantastik öğelere meraklı olduğu çok açık, ancak bunları öfkesine ya da hassasiyetlerine metafor olarak kurarken, onları yeterince güçlü bağlarla bir araya getiremiyor bazen. Mesela bu alanda çok bariz, iyi bir örnektir “Pan’ın Labirenti” (2006). O filmde Del Toro, dünyevi kaygısını dile getirip faşizm eleştirisini de yaparken paralel bir fantastik damarı hikayesinin ana omurgasına ustalıkla enjekte edebilmişti. Maalesef bizim hikayeciliğimizin fantastik kanadında cin meselesinin ötesine geçilemediği için bir ‘üç harfliler’ klişesine saplanıp kalınıyor. Oysa fantastik/mistik hikayeyle çağdaş bir meseleye uzanmak konusunda Irmak’ın 2008 yapımı filmi “Ulak” daha başarılı ve özgündü.
Çocuk tacizi meselesi, Türkiye toplumunun kanayan yaralarından bir tanesi ve insanı düşündükçe çıldırtan, giderek büyüyen dev bir sosyolojik sorun. Keşke bu konuyu cinli, zebanili, bilge yaşlı kadınlı klişelere girmeden daha olgun, duygusal bir dramatik filmle ele alsaydı yönetmen. Ya da kimi İspanyol korku/gerilimleri gibi çok göstermeden geren, görsel efektle üretilmiş bir canavardan ziyade daha çok karakterlerinin içsel korkularından beslenen bir hikaye tarzına yönelseydi. Bazı hikayelerde insanoğlunun kendi korkunçluğu ya da kendi içindeki karanlıklar doğaüstü bir canavarın varlığına hiç ihtiyaç duydurtmuyor. Bu anlamda da Irmak’ın 2009 yapımı psikolojik gerilim filmi “Karanlıktakiler” daha başarılıydı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İçimizdeki çocuğu korumak 04 Ağustos 2018 | 132 Okunma Altıncı filmde ve hâlâ çok iyi 28 Temmuz 2018 | 161 Okunma 10 yıl sonra tekrar Mamma Mia! 21 Temmuz 2018 | 2.202 Okunma Uzun ince bir binadayım! 14 Temmuz 2018 | 89 Okunma Boyu küçük, işlevi büyük bir kahraman! 07 Temmuz 2018 | 91 Okunma