Her ne kadar ‘sessiz kalırsan hayatta kalırsın’ diyor gibi gözükse de, bence haftanın dikkat çeken korku filmi “Sessiz Bir Yer”, bize hayatın aslında harekete geçmek ve risk almaktan ibaret olduğunu söylüyor.
Korku sinemasında yeni bir şey üretmek diğer türlere çok daha zordur. Bir kere hiçbir zaman eskimeyen, gözden düşmeyen bir tür olduğu için sürekli film üretilmekte. Türün çok başarılı, yenilikçi yönetmenleri bu klasmanda çok büyük klasiklere imza attılar kariyerleri boyunca. Bu yüzden korku filmi çekmek isteyince ne kadar yenilikçi olmaya çalışsanız da bu filmlerin bazılarına değiyorsunuz. O filmler de işte biraz da bu yüzden hiç ölmüyor, eskimiyorlar. Mesela 1979 yapımı “Yaratık” (Alien) bunlardan biri. Korku sinemasının en popüler alt türlerinden birinin en popüler tehdit unsuru olan ‘uzaylı canavarlar’la ilgili ne zaman bir film yapılsa ister istemez akla hâlâ da devam ettirilen bu dev bilim-kurgu/korku kırması seri gelir.
“Sessiz Bir Yer”de de “Yaratık” filmlerinden, hatta yine bir uzaylı canavar temasıyla yürüyen “Cloverfield” filmlerine, Jurassic Park’ın T-Rex’li sahnelerine kadar uzanan bir dizi materyal iç içe geçirilmiş adeta.
Üç çocuklu bir aileyle tanışıyoruz filmin hemen başında. Terkedilmiş, salaş bir markette ihtiyaçlarını topluyorlar. Bunu yaparken hiç ses çıkarmamaya özen gösteriyorlar. Birbirleriyle fısıltıyla bile konuşmuyorlar. İşaret dilini kullanmaları yetmiyor. Ses çıkmasın diye ayakları çıplak, bir şeye deyip düşürmekten özellikle imtina ediyorlar. Sonra yola çıkıyorlar, evlerine dönmek üzere. Yine çok sessizler. Çevrede onlardan başka kimseler yok. Sonra neden böyle davrandıklarını şok bir sahneyle anlıyoruz. Artık bu ailenin iki çocuğu vardır.
Sese çok duyarlı uzaylı yaratıklar doğal hayatı sona erdirmiştir. Ses çıkaran insanlar bu canavarlar tarafından hızlı bir şekilde katledilmektedir. Bu acı kayıbın bir sene sonrasına gidiyoruz. Ailenin babası ve annesi çocuklarını sessiz kalmaya alıştırmış, dikkat çekmeden sessizce yaşamaya çalışmaktadırlar. Kadın hamiledir ve doğuma tahmin ettiklerinden de az kalmıştır. Evlerinin etrafında yuvalanmış, doğanın kendi sesi dışındaki her türlü sese aşırı duyarlı çok çirkin üç tane uzaylı canavar vardır.
“Sessiz Bir Yer” başından sonuna ilgi ve heyecanla izlenen bir film. Komedi dizisi “The Office”deki rolüyle daha çok tanınan, daha önce iki tane hafif komedi filmi yönetmiş John Krasinski’den hiç beklenmeyen bir tür filmi aynı zamanda. Krasinski çok az diyaloğun olduğu filmde ses ve sessizlik kontrastını başarıyla kurulduğu bir hayatta kalma hikayesi anlatıyor. Ama yine de ortadaki malzemenin türe daha hakim bir yönetmenin elinde çok daha iyi bir filme dönüşebileceği ihtimalini düşünmeden edemiyoruz.
Yönetmene haksızlık yapmayalım o kadar da; Krasinski, filmi hikayenin ortasından girerek başlatmasına, diyalog kullanımını minimumda tutmasına ve pek çok soruyu da cevapsız bırakmasına rağmen seyirciyi salondan tatminsiz çıkartmıyor. Filmde bu uzaylıların nereden ve nasıl geldiği, bütün dünyayı ele geçirip geçirmediği, onlara karşı bir topyekün savaşın yapılıp yapılmadığı hiç tartışılmıyor bile. Sadece görebildiğimiz bazı gazete başlıkları. Bu kadar az bilgiyle yetinip fazlasını çok da merak etmeden bütün filmi heyecanla tamamlıyorsunuz. Çünkü aile dışında kimseyle ilgilenmiyor, hiç çemberin dışına çıkmıyor, çıkmanıza da pek izin vermiyor.