Ülke olarak, son 150-200 yıldan beri süregelen bir arayışın, bir çırpınışın içindeyiz. Osmanlı’nın son döneminden bugüne değin bu arayış, bu çırpınış sürüyor. Ayağa kalmak, toparlanmak istiyoruz, işlerimizi hale yola koymak, doğru düzgün bir şekilde yapabilmeye uğraşıyoruz güya. Geride kalmaktan dolayı içinde bulunduğumuz panik halini, işleyen ve verimli çalışacak bir sistemle giderip yine güçlü bir devlet olmak derdindeyiz 2 asırdan beri.
Nedir bu arayış, bu çırpınış? Kendi meselelerimize çözümler üretmek ve kendi dinamiklerimize, yapımıza uygun bir yol haritası çizebilmek. Başkalarının haritalarını gitmek istediğimiz yön için kullanmaya çalışıyoruz ama o haritalar başka bir yeri işaret ediyor aslında. Dolayısıyla gitmek istediğimiz yere varamıyoruz. Yani, emek harcamaktan, meşakkat çekmektense kolayına başvuruyoruz, kopyalıyoruz, bizim meselemizi başkası çözsün istiyoruz ve netice de alamıyoruz.