Herkes uzman. Satır aralarında lafı getirip kendilerinin ne kadar önemli olduğuna monte ediyorlar. Düne kadar "Hoca"nın cüppesine, Doksondokuzluğuna övgü dizenler vardı. 15 Temmuz sonrası ise "Bunların ne kadar iblis olduğunu ilk kez ben söyledim"leri izliyoruz. Kim ne derse desin yine de hoşa gidiyor. En azından, bazı kot kafalara çakılıyor. Tarafsız Bölge'nin "Arkası Yarın"a dönüşen başarılı yayınında kumpas mağdurları da konuşuldu. Bunların arasında eski Jandarma Albay Mustafa Önsel'i sona sakladılar. İyi de ettiler. Önsel içine attıklarını ortaya döktü. "Bu nasıl darbe?"ye takılıp kalanlara karşı çıktı. Türkiye'nin dört bir yanında kurgulanmış bir ayaklanmanın gerçekleştirildiğini anlattı. Önsel'i "O Ağacın Kurdu" adlı kitabıyla tanımıştım. Ayrıca hak bilirlik yapıp Gülen takımının ne kadar tehlikeli olduğunu belirten ilk ismi üstüne basa basa vurguladı; Yavuz Selim Demirağ. Doğrusu Yavuz'la gurur duyuyoruz. Yeniçağ'daki yazılarına, özellikle dünküne dikkat etmelerini öneriyoruz. Şimdi de "sivilleşme devrimi" cilasıyla başımıza geçirilmeye hazırlanılan yeni çuvala dikkat çekmekte. Askere tezkere verilmesine kadar uzanacak Mondros Mütarekesi'nin 2016 versiyonuna vurgu yapmakta. Abant Platformu'yla başlanan ve ülkeyi perişan edecek kurguya değiniyor. Yavuz Selim'i tebrik etmeyi boynumun borcu kabul ediyorum.
...
Ahmet Hakan Coşkun'un "Nöbeti Didem Arslan Yılmaz'a devrettim" sözünü beğenmedim. Kadına haksızlık yapmayalım ama çetrefilli günler için yeterli olmadığı ispatlandı.
Daldan dala
İki megakentte bir süredir toplu taşıma araçları bedava. Amaç meydanlara kalabalıkları toplamak. Pek çok gariban da tasarruf yaptı. "Parasız taşıma" görevini üstlenen bir kuruluşa ayrı parantez açacağım. İDO'nun Adalar seferlerinde kullandığı teknelere binenlere "sabun ve kese" dağıtılabilir. Mazottan ya da fueloilden tasarruf uğruna klimaları çalıştırmayanlara ne demeli? Bu yoğunlukta müşteri kazanmak varken saunacılığı seçenlere yazıklar olsun.