Burhan Ayeri Yeniçağ Gazetesi

Atlar da insan gibi ağlar

Bu haftaki Orhan Ayhan'la beni taa 1966 yılına götürdü. O sene Fransa'da "İrsan Snopsisi Ödülü"nü kazandım. Hem de haberim olmadan. Merhum Çetin Ener'in film yaptığı hikayemin başarısı bir ilkti....

30 Temmuz 2017 | 371 okunma

Bu haftaki Orhan Ayhan'la beni taa 1966 yılına götürdü. O sene Fransa'da "İrsan Snopsisi Ödülü"nü kazandım. Hem de haberim olmadan. Merhum Çetin Ener'in film yaptığı hikayemin başarısı bir ilkti. Gerçek olaydan yola çıkmıştım. At arabalarının şehir içinde çalışmasının yasaklanmadığı dönemdi. Tanık olduğum olay Babıali Yokuşu'nda gerçekleşmişti. Özetle anlatırsam yaşlı bir at ile yaşlı bir arabacının öyküsü bu. Araba, ince inşaat demirleriyle doluydu. Tam İran Başkonsolosluğu'na gelirken hayvan zorlandı, dizlerinin üzerine düştü. Ben dahil bir kaç kişi fırladık. Arabayı iterek, rampayı atlattık. Açıkçası ata bir şey olacak diye ödümüz kopmuştu. Biz uğraşırken, lüks bir otodaki bayanlardan biri yaşlı adamı neredeyse linç edecekti. Hiç susmuyordu. "Alçak adam, vicdansız" diye bağırıp duruyordu. Bu hakaretlere dayanamayan arabacı sonunda patladı. "Bana bak şıllık, sen biliyormusun bu işi almasak akşama hem o hem ben açtık" diye haykırdı. Bu sözler üzerine otomobil aradan hızla sıyrılıp uzaklaştı. Belleğimde kalan son görüntü ise, adamcağız elindeki büyük mendille atın alnındaki terleri silmesi. Bir yandan da ağlıyordu. Size aktardığım ve ödüllendirildiğim hikaye aynen böyledir.Daha sonra da pek çok öykü yazdım. Hele "Yumurta" başlıklı bir tanesi var ki, üzüntülerimin başında gelir. O da bire bir yaşandı. Akşam Gazetesi'nin ilavesinde yayınlandığında çok eleştirildim. Hatta hakaret edenler oldu. "O çocuğu niye öldürdün" diyerek hesap sordular. Hepsine aynı cevabı verdim; "Bir hakikatten yola çıktım. O çocuk gerçekten öldü". Bugün gibi hatırlıyorum, naaşı morga götürenler, yumruk haline gelmiş parmaklarını güçlükle açabildiler. İlk farkedilen kırık yumurtadan kalan kabuklardı.Eyüp Öncü'nün atıBiz yine Orhan Ayhan'la programına dönelim. Konu binicilikti. 1938 yılında İtalya'da Mussolini Kupası'nı kazanan subaylarımız anıldı. İtalyanlar bu ekibe Atatürk'ün Süvarileri ismini takmışlardı. Daha sonra Rotterdam ve Aachen'deki şampiyonluklar anlatıldı. Konunun gerçek uzmanı gazeteci Ergin Konuksever'in tarihi fotoğrafları ve bilgilendirmesiyle güzel bir belgesel izledik. Diğer katılımcı yine önemli binicilerimizden Eyüp Öncü'nün kendi gibi bu spora gönül vermiş evladı Kemal Öncü idi. Oğul Öncü, bu dalda tam 900 kupa sahibidir.Aktarılanlar arasında iki konuya özel önem verdim. İkisi de "Atın Sadakatı"yla ilgili. Efsane binicilerden Eyüp Öncü'nün vefatı ve Zincirlikuyu'ya defnedilişi sırasındaki olay aynen şöyle:"Eyüp Öncü'nün vasiyeti üzerine törene atı Temelar da getirilir. Cenazenin bulunduğu aracı takip eden hayvan, sıra defin işlemine gelince huysuzlanır. Kişnemeye başlar. Hatta hıçkıra hıçkıra ağlar. Güçlükle sakinleştirilir. Uzmanlara göre 'Atın gönül gözü' vardır. Bu yüzden değer verdiği birinin vefatını anladığında ağlar."Baküs'ün dramıAtatürk'ün askerlerden oluşan binicilere verdiği büyük değeri örneklerle aktaracağım. Nail Gönenli'ye devletin tahsis ettiği atlardan birinin adı Baküs'tü. Senelik iaşe giderleri bizzat Atatürk tarafından, kendi maaşından ödenmiştir. Gönenli'nin Hakk'a yürümesinden sonra bu hayvan ortadan kaybolur. Ergin Konuksever, bir gün Baküs'ü at arabası çekerken görür. "O mu, değil mi?" diye inceler. Göğsü, alnı ve ayaklarındaki kendine has özellikler, teşhisini kesinleştirir. Edvard Sarıçoban adlı arkadaşına durumu anlatır. Sarıçoban da parasını ödeyip, Baküs'ü alır. Hatta, bir kaç koşuya onunla katılıp, birincilikler kazanır. Hayvan daha sonra haraya çekilip, kalan ömrünü burada tamamlayacaktır.İşte böyle, bir kesme şeker, elma, havuç ve üzümle başlayan dostluklar inanması zor bir sevgiye dönüşmekte. Atın vefası insanoğlundan çok fazladır.İşin başı sevgiBizlere düşen görev "Hayvan Sevgisi"dir. 92 yaşındaki İngiltere Karaliçesi II. Elizabeth'i hâlâ Ascot'taki yarışlara götüren de budur. Unutmayın ki Elizabeth Albay Ramiz Egeli'ye "Sir ünvanı" vermiştir. Düşünün bir Türk'ü Sir yapan, Konkurhipik'tir. Yani atçılığın en güzel dalı.Yeri gelmişken Cevat Kula, Saim Polatkan, Salih Koç gibi şampiyon binicileri de rahmetle analım. Tabiî Federasyon Başkanlığı sırasında büyük hizmetler veren merhum Nejat Eczacıbaşı'nı da. Ergin Konuksever gibi "Yaşayan Tarih" isimlere de sağlıklı uzun ömür dilemeyi unutmayalım. Gönenli'nin kızı Hayal'i de pamuklara sarıp muhafaza edelim. Kendisine geçmiş olsun dileklerimi yolluyorum.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İzin 20 Kasım 2020 | 201 Okunma Bağırmayın!.. 19 Kasım 2020 | 354 Okunma Harekatlar 18 Kasım 2020 | 283 Okunma Ayak topu "bizim dünyamız" 17 Kasım 2020 | 143 Okunma Söylemler/çelişkiler 16 Kasım 2020 | 180 Okunma