Burhan Ayeri Yeniçağ Gazetesi

Aziz Yıldırım'ın şanlı direnişi

Fenerbahçe Başkanı'nı gazete ziyareti sırasında tanıdık. Nezih Alkış'ın odasındaydım. Başkan geldi. Daha oturmadan, bir yazımdan dolayı hesap sordu. Söz ettiği, merhum Vehbi Dinçcan'la...

04 Ağustos 2016 | 200 okunma

Fenerbahçe Başkanı'nı gazete ziyareti sırasında tanıdık. Nezih Alkış'ın odasındaydım. Başkan geldi. Daha oturmadan, bir yazımdan dolayı hesap sordu. Söz ettiği, merhum Vehbi Dinçcan'la yaptığı bir telefon konuşmasıydı. Dinçcan'ın Seda Sayan'ın abartmasına dayanıp, "Gazinoda hesap ödeyemediği, kredi kartları limitlerinin yetersiz kaldığı" şeklindeki yazısına zaten inanmamıştım. Kendisine, "Vehbi, adam NATO müteahhidi. Polanya'da bile havaalanı inşaa ediyor. En basit olasılıkla -faturayı büroma gönderin- der ve çeker gider" şeklinde konuşmuştum. O yine bildiğini okudu. Sonuçta Aziz Yıldırım açtı telefonu, Vehbi'ye ağzına geleni sıraladı. Ben de bu diyaloğa tesadüfen şahit oldum. Vehbi Dinçcan'ın telefon kapandıktan sonra hıçkıra hıçkıra ağlaması beni etkiledi. Bunun üzerine Fenerbahçe Kulübü Başkanı'na gönderme yapan bir yazı kaleme aldım. Bir süre sonra da Nezih Alkış'ın odasında Aziz Başkan'la karşı karşıya geldik. Olayın tahmin ettiğim gibi geliştiği anlaşıldı. Aziz Başkan, Vehbi'ye neler söylediğini -küfür kafir dahil- açık yüreklilikle itiraf etti. Bunları yazar mıyım diyen bakışlarını hiç unutamıyorum. Fazla hakaret olsa bile emanete hıyanet etmediğim için kaleme almadım.Aziz Başkan'la, devam eden ziyareteler vesilesiyle dostluğu epeyi ilerlettik. "Sır vermez tavrım" güvenini kazanmıştı. Kulüp yönetiminden bazı isimleri de tanıştırdı. Ali Koç ve Mahmut Uslu bunlardan.Odamdaki tezgah-------Alaattin Metin'le yakınlığı bana da yansımıştı. Alaattin'in odası benimkine 8-10 adım mesafedeydi. Yine birgün polis-adliye sorumlumuzun, Yıldırım'ın başına çorap ören 2 polis müdürüyle yaptığı sohbet yanımda gerçekleşti. Senaryolarının bir bölümünü kulaklarımla işittim. Maç sonuçlarını önceden noterle belirlediklerini söylediler. Yalanlarından ürktüğümü itiraf edeyim. Bunlar gazeteci geçinenlere Fenerbahçe Kulübü Başkanı aleyhine kitap bile yazdırdılar. Kısa süre sonra, "dinlenen telefon konuşmalarının kesilip biçilmiş tapeleri" servis edilmeye başlandı. Sonucu biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler'den Lahey Adalet Divanı'na kadar delil kabul edilmemesi gereken dinlemelerle Aziz Yıldırım cezaevine yollandı. "3 Temmuz" böyle başladı diyebilirim. En dramatik durum; iyi zamanlarda Aziz Yıldırım'ın peşinden ayrılmayan gazetecilerin tamamı arazi oldu. Onun için ağızlarını açıp kalemlerini oynatmadılar. Yürekleri yoktu, korktular. Kimileri ise cezaevine selam kelam diyerek idare etmeye çalıştılar. Kendi adıma konuşursam, delil diye ortaya atılanların hukuki geçerliliği olmadığını ısrarla yazdım. Oklar bu kez bana döndü ve defalarca ifadeye çağrıldım. "Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir" ettiğim iddiasıyla adliye koridorlarına gidip gelmeye başladım. Zeytinburnu'nda görevli bir bayan hakimin "gönüllü korumasıyla" Metris veya Silivri'ye atılmaktan kurtuldum. Hakime hanımın son gidişimizde bana söylediği lafları hâlâ hatırlıyorum; "Burhan Bey, lütfen bu işi kes. Beni de boy hedefi haline getirdin"Cübbeli Hoca ile-------Aziz Yıldırım ile aynı koğuşta kalan Cübbeli Ahmet Hoca'dan "Karagümrüklü hemşehrim" diye sözetmem hâlâ espri konusudur. Cübbeli birgün elinde gazete Aziz Yıldırım'ın yanına koşuyor, "Başkan, bak beni de yazmış" diye bağırıyor.---Koca Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin liderini yalan dolanla 1 yıl hapis yatırdılar. En mutlu olduğum an ise Aziz Başkan'ın tahliyeden sonra bana ettiği teşekkür telefonudur.

Toplu cevaplar

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İzin 20 Kasım 2020 | 201 Okunma Bağırmayın!.. 19 Kasım 2020 | 354 Okunma Harekatlar 18 Kasım 2020 | 283 Okunma Ayak topu "bizim dünyamız" 17 Kasım 2020 | 143 Okunma Söylemler/çelişkiler 16 Kasım 2020 | 180 Okunma