"Dört eğilimi birleştirme" Turgut Özal'ın doktriniydi. Onun yaptığı, soldan sağa tüm eğilimleri bir araya getirmekti. Dikta yönetiminden kurtulmanın avantajını iyi kullanarak, başarılı oldu. ANAP'ı kısa sürede iktidara taşıdı. Özal'ın gerçekleştirdiği oluşumun içerisinde AP'den CHP'ye kadar görev almış herkes vardı. Bu iş birliği uzun süre devam etti.Gelelim günümüze. Kemal Kılıçdaroğlu'nun başında bulunduğu CHP'de de benzeşen bir durum görüyoruz. Ancak, uygulanan strateji Özal'ınkinden epey farklı. Öncelikle, sadece solun fraksiyonlarına sahip çıkılmakta. Bir yerde buna da saygı duymak zorundayız. Rahatsızlık yaratan konu, kimi isimlerin CHP'li tabanın hoşuna gitmeyen davranışları. Sıralamaya kalksak, bir hayli milletvekili buluruz. Liste başına kesinlikle Sezgin Tanrıkulu'nu oturturuz. Diyarbakır Barosu'nun eski başkanına, CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevi bile verildi. Memleketinden değil de, İstanbul'dan parlamentoya sokulması ilginç. Kontenjan konusuna girmiyorum. Kendine güveniyorsa, gidip Diyarbakır'dan aday olmalıydı. Yapamadı çünkü boyunun ölçüsünü alacağı kesindi. Mega kentte iyi bir yerden babam da seçilir.Gerçeği görünHemen her konuda HDP ile aynı düşünceleri paylaşan Tanrıkulu, bu oluşumla eylem birliği yapmaktan mutlu görünüyor. Yürüyüşlerde dahi kol kola. Pek çok CHP'li bu milletvekilinin tutumundan huzursuz. Kimi "yüzer gezer oy sahibi" açıkça "Tanrıkulu'nun olduğu partiye oy vermem" diyebiliyor. Bu zat en talihsiz çıkışlarından birini daha yaptı. Terörle mücadelede gerçekten etkin hale gelen İHA'lara karalamalarda bulundu. Hakkâri'de bu araçlarla sivillerin öldürüldüğünü iddia etti. "Etkisiz hale getirilenlerin bomba ve tüfeklerinden" ise hiç söz etmedi.Ana Muhalefet Partisi'nin hemen her konuda provokatör arayanlarına tavsiyem, önceliği kendi mensuplarına vermeleri. CHP'nin Sezgin Tanrıkulu gibi milletvekilleri varken karşıtlara ihtiyacı yok. Bu tiplerin çıkışlarıyla asla bir yere varmaları mümkün değildir. Ak Parti'nin "muhalefet yok" şeklindeki rahatlığı bundan ötürü.***Uluslararası oyunlarOğuz Haksever'in yönettiği NTV'nin Yakın Plan'ında konu beslenme idi. Katılımcıları görünce "bu kaçmaz" dedim. Nitekim ortaya konanlar hayli ilginçti. Yağ tröstleri, başta uluslararası kuruluşların dolapları iyi anlatıldı. Bugün de varlığını devam ettiren bir şirket ampulün icadıyla birlikte elindeki malzemeyi neye dönüştürüyor biliyor musunuz; "yemeklik yağa". Oysa bunları daha önce mum ve kandil yağı imalatında kullanıyorlardı. Anlayın işte. Dr. Alp Sırman'ın söylediklerine göre bu tip kuruluşların taktiği önce rakiplerine bip atmak. Tereyağı ve