İki genç, Osmanlı Maliyesi'nde aynı zamanda işe başlarlar. Tesadüf aynı bölümde görev alırlar. Maaşların güçlükle ödendiği dönemdir. Kayıtlar sabit kalemle -tükenmezin ağababası- tutulmaktadır. Her ay için hesaba geçirilenler, "Amerikan bezi" dediğimiz torbalara konulup arşive kaldırılmaktadır. Dedik ya yokluk büyük. Bu gençlerden biri, arkadaşına gelir ve "Giyecek iç çamaşırım kalmadı. Ben torbaları birleştirerek, artanlarla kendime don diktireceğim" der. Sonuçta bu işi gerçekleştirir.
Birkaç gün sonra uyanık olan göreve başlamadan önce arkadaşını arşive davet eder; "Gel bak sana ne göstereceğim" der. Odaya girdiklerinde pantolonunu sıyırır ve yürüttüğü torbalardan yaptırdığı donunu gösterir. Ancak problem sabit kalemle kayda geçirilen "Cemaziyelevvel" -Arapça takvimin beşinci ayı- yazısıdır. Yok etmek mümkün olmamıştır. Tesadüf dikiş sırasında bu yazı tam popo kısmında kalmıştır. Gülüşürler. Uyanık maliyeci "nasılsa kimse görmeyecek" diyerek konuyu kapatır.
Makama dayanıyor
Gel zaman git zaman bu uyanık memur başarıya giden yolunu daha da geliştirir. Hızla yükselir. Sonunda Nazır -Bakan- olur. Öteki gariban aynı yerde sürünmeye devam etmektedir. Birden eski arkadaşı Maliye Nazırı'nı hatırlar. Yardım istemeye karar verir. Kalem-i Mahsusa'da kendini tanıtıp, görüşme talebini iletir. Birkaç defa gidip gelmelerine rağmen sonuç alamaz. Gözünü karartıp bu defa bağırarak konuşur; "Gidin Sayın Nazır'a aynen söyleyin, ben onun Cemaziyelevvelini bilirim." Görevli ürker ve süratle makama girer. Kısa süre sonra Nazır'la birlikte geri döner. Maliye Nazırı gülen bir yüzle eski çalışma arkadaşını kucaklar aynen şunları söyler; "Hüsamettin nerelerdesin? İnsan bunca zaman arkadaşına uğramaz mı?"
Urfa'daki durum