Geçen haftaki yazım "Hamamda görücülük" büyük ilgi gördü. Kutlayan, kutlayana. Hatta değer verdiğim büyüklerim bu konuya devam etmemi istediler. Doğrusu, Pazar Mavraları'nın farklı olmasından yanayım. Bu nedenle kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. Önce aklıma "Çöpçatan Nine" geldi. Hani, derenin kenarına oturup padişahın kızıyla çoban gencin hayat çöplerini birbirine uygun gören yaşlı kadın...
"Sabahat'a görücü gelecek" haberi Tulumbacıların "Yangın vaar!" naralarından daha hızlı yankılanırdı. Görücü kavramı cumba arkasına sıkışıp kalmış bazı kızlar için de "özgürlük" demekti.
"Görücü hanım" lafı bile kimilerini heyecanlandırmaya yeterdi. Genç kızların, hele "evde kalmış" yakıştırmasına muhatap olanların bam telini titretirdi. Tıpkı "köprüden önce son çıkış" tabelası gibi görünürdü.
Nitelikleri
Görücülüğe seçilenlerde ise birtakım özellikler aranırdı. Tercih edilenleri günümüzün özel detektifleri ile kıyaslayabiliriz. Bu konuda bire bir yaşadığım olayı anlatacağım:
"Henüz orta okul birinci sınıftaydım. Ağabeyimle birlikte evimizin karşısındaki kilisenin kapısının önündeyiz. Giriş merdivenlerinde oturup, laflıyoruz. 35-40 yaşlarında bir kadıncağız geldi ve karşımıza geçti. Başladı sormaya; '80 numarada oturan Sabahat'i tanıyor musunuz?' Ağabeyim cevap verdi; 'Evet'. Kadıncağız devam etti; 'Nasıl biridir. Gönül macerası yaşadığı var mı?' Bununla bağlantılı bir sürü şey yöneltti.