Bugün içimden ekran mavrası yazmak geldi. Daha doğrusu yıllar içinde aklımda kalan bazı hikayeleri. İlk yayın İstanbul Teknik Üniversitesi stüdyolarında başladı gibi bilinenlerle girmek istemiyorum.
Her zaman tebessümle hatırladığımız TRT'nin minik farelerine kısaca değinerek girizgâh yapacağım. Bayan spikerlerin ekrana yansıyan çığlıklarını yaşı uygun olanlar iyi hatırlar. Fareyi görüp fenalık geçirenleri çok net anımsıyorum.
Ankara Mithatpaşa Caddesi'nde yaşanan bu tip maceraların kahramanları arasına sinekleri de sokabiliriz. Gelip spikerlerin tam da burnuna konmalarını unutmak mümkün mü? En ciddi politik yazarlardan bunlar için döşenmiş yazılar gördük. Cafer Zorlu'nun çizdiği bir karikatür hâlâ gözümün önünde. Merhum, ekran boyutuna getirdiği çizimin altına "Sinek mevsimi açıldı" diye yazmıştı. Diğer iki ana unsur ise haberleri okuyan bayanla, tam burnunun ucuna konmuş sinekti. Gerek fareler, gerek karasineklerin önüne bir türlü geçilemedi. Belki de o yıllarda TRT'de hayvansever sayısı fazlaydı.
Bizimkiler
Yıllar sonra Oran'daki her anlamda modern yere geçildi ama yürüyen ve uçan asalakların egemenliği bitmedi. İstanbul Kuruçeşme'deki vukuatları bilenlerin sayısı da bir hayli fazla. Ancak kanal sayısı o kadar arttı ki RTÜK'ün binlerce gözü bile yetmiyor.
3 reyting alanın gün birincisi ilan edildiği dönemler hayli fazlalaştı. Sadece televizyonculuğumuzun amiral gemisi TRT'nin kaç kanalı olduğunu ben bile sayamıyorum. Yeri geldi bir hatırlatmada bulunayım; "TRT Spor'a mutlaka ikincisinin eklenmesi şart oldu". Yanlış anlaşılmasın, mevcut ekran başarılı. Öyle zamanlar geliyor ki önemli yayınlar çakışıyor. Söylemek istediğim bu.