Evimin bulunduğu sokağın girişinde Ziraat Bankası var. Oradan ne zaman geçsem, ATM'lerin önündekilere dikkatle bakarım. Bu aralar, içinde ve dışında inanılmaz yığılma fark ediyorum. Sebebi belli; "Emeklinin promosyon bedelleri". İnsanların yaş durumundan anlıyorsunuz. İşlerini tamamlayıp parasını çekenlerin yüz ifadesi Türkiye'nin aynası. 375 ya da 450 lirayı alanların yıllık hesaba göre ay başına düşen miktar 10 lira.
Emekli bir yıldır bu paranın peşindeydi. Bir ara Çalışma Bakanı dahi ümidini kesmişti. Hatta "Benim yapacağım bir şey kalmadı" deyip topu Başbakana atmıştı. 2015 sonunda büyük hayallerle başlayan çalışmalar 2017'nin Mart'ında küçük miktarlarla sonuçlandı. Arada iki özel bankanın toplam 300 lirasına razı olanlar çıktı. Onlar da aldıkları parayı çoktan harcadı.
Tepkiler
"Bu da para mı?" diyenler çoğunlukta. İşi gırgıra vurup "Havai'de tatile gidiyorum" diyenler var. Ancak tespitlerim genelde dramatik. Promosyonunu alıp tebessüm edenleri görünce garibanın durumunu daha iyi anlıyorsunuz. Üç kuruşa razılar. Onları bu duruma getiren iktidar utansın. Hiç olmazsa, geri ödemesi yok, diyenler var. Sokakta bulmuş gibi. Dört bir yanı delik bütçeye küçük bir yama sanki. Her gün her şeyin birer birer zamlandığı dönemde Koah hastasına bir miktar oksijen gibi bir şey bu.