Bu Pazar, en sevdiğim konulardan birini işliyorum. Buna Mavra diyemeyeceğim. 73 yaşımı geride bırakırken, ucundan kenarından konum yine "homini gırtlak."
Şanslı bir yaşantım oldu. Hayatımın önemli bölümü Fener-Balat arasında geçti. Doymanın gösterişlilerinde değil ama, "beş yıldızlı lezzetliler" arasında büyüdüm. Eskiler bilirler ama ben yeniler için bazı şeyleri anlatmak istiyorum. Amacım tarihe kayıt düşmek.
Üç caddenin kesiştiği ve bunların tamamında Osmanlı Mutfağının sergilendiği bir bölge düşünün. Todori'den Kleanfi'ye, taratordan lakerdaya, her yiyeceğin mükemmelini burada bulurdunuz. Rakıdan başka içki verilmeyen lokantalardan Marmara Şaraphanesi'ne kadar tüm ehli keyifler buradaydı.
Kolay değil
Peki böylesi yazıya neden gerek duydum. NTV'de Çarşı-Pazar'ların dördüncüsünü izleyince, anılarım depreşti. Berfu Güven, bu kez lokanta ekonomisini işlemişti. Hedef iyiydi ama, tecrübesi yoktu. Yol göstericisi de bulunmuyordu. İşin parasal tarafına lafım yok. Türkiye çapında 100 binin üstünde irili-ufaklı restoran olduğu doğru. 3 milyon kişinin bu sektörden ekmek yediğine de itirazım olamaz. Biraz abartılı da olsa yıllık cironun 20 milyar doları bulduğunu kabul edebilirim.
Üç önemli şey