Burhan Ayeri Yeniçağ Gazetesi

Futbolun katledildiği gün 2/7/2017

Tahmin ettiğim gibi oldu. Konfederasyonlar Kupası'nı Almanya kazandı. Yani "Mekanik Futbol". Tamamen fiziğe dayalı, estetik yanı olmayan oyuncular dönemi tescillendi. Böylece Almanya'nın müzesinde bulunan dört Dünya ve üç...

04 Temmuz 2017 | 349 okunma

Tahmin ettiğim gibi oldu. Konfederasyonlar Kupası'nı Almanya kazandı. Yani "Mekanik Futbol". Tamamen fiziğe dayalı, estetik yanı olmayan oyuncular dönemi tescillendi. Böylece Almanya'nın müzesinde bulunan dört Dünya ve üç Avrupa şampiyonluğuna değişik isimli bir kupa daha eklendi.20. dakikada Marcelo Diaz'ın yaptığı pas hatası Şili'ye kaybettirdi. Oysa maç istatistiklerine bakıyorsunuz, oyunun yüzde 61'i Güney Amerika ekibinin egemenliğinde. Atılan şut ve kornerlerde de fark yarı yarıya. Türkiye'den kovulan bir çalıştırıcı bugün tatsız tutsuz futboluyla dünyanın zirvesinde. Herkesin sevgilisi haline gelmiş bir sporu mahvetmekle meşgul. Loewe'ün uzatma dakikalarında uyguladığı vakit geçirme taktiğinden utandım. Zaman çalmaya yönelik oyuncu değişikliklerini kabullenemedim. Bitiş düdüğüyle sergilediği sevinç gösterileri bir başka rezillikti.Bizde moda olmuş bir lafı bu kez Şili için kullanacağım; "Gönüllerin şampiyonu". Cumartesi günü tehlikeye dikkat çekmiştim. Tornadan çıkmış "biyonik adamlarla" şampiyonluklar "virüs" olarak yayılacaktır. Estetiğin, göz zevkinin tamamen ortadan kalkışına tanık olacağız. 2 Temmuz 2017'yi bir tarafa yazın. Dünyada futbolun katledildiği gün olarak tarihe geçti.Unutmadan bir başka gerçeği yazmak istiyorum. Türk Millî takımında oynamayı son anda reddeden Kerem Demirbay'ı da kaybettik. Bu genç yetenek, gol bile attı. Emre Can'ın yanına dahil oldu. Mesut Özil ise sevgilisini futbola tercih etmişti. Bunu da Acun Ilıcalı sayesinde öğrendik.Gelelim TRT'yeGelecek yıl yapılacak Dünya Futbol Şampiyonası finallerinin provası sayılan turnuvayı TRT yayınladı. Önce spor kanalı ile başlandı. Takım sayısı azalıp, sona yaklaşılınca amiral gemisine, TRT-1'e geçildi. Aslında bu iş baştan böyle olabilirdi. Bir numaralı ekran ile spor kanalı arasında paslaşmaları izledik. Yakın zamana kadar yapılan "her kafadan ayrı ses" yorumcuları azaltılmıştı. İbrahim Kırkayak, Veli Yiğit, Alp Pehlivan ve Serkan Reçber merkezdeydi. Rusya'daki şehirlerde görev kadrolulara bırakılmıştı. Bunların içinde benim favorim her zaman Hünkar Mutlu. Spikerlerin en genci. Çalışkanlığıyla her taşın altından çıkar hale geldi.Takıldığım tek isim Levent Özçelik. "Konfederasyonlar" ile "Konfederasyon"un farkını bilmiyor mu? Yanlışta bu kadar ısrar etmek ona özel olsa gerek. Ayrıca Kırkayak'ın Özçelik'e bu kadar övgüde bulunmasını çözebilmiş değilim. Neyse 2018'de yine aynı adreslerde aynı isimleri görürüz.***Bu defa iyiydiHafta Sonu'nda Ergin Ataman'ın iç döküşünü beğendim. Başarılı basketbol koçu Galatasaray Başkanı Dursun Özbek'ten yediği kazığı anlattı. Aslında ortaya konan bir karakter analizi. Sözlerin yerine getirilmeyişi anlaşılan Özbek'e has bir saplantı. Koca bir camianın başkanına böylesi çark etmeler yakışmıyor. Hakan Çelik'le söyleşiden çıkardığım sonuç Hıncal Uluç ve Fatih Altaylı'nın bindirmelerinde ne kadar haklı olduklarının ispatı.Gelelim Çelik'e. Bu defa onu beğendim. Spordan, özellikle basketboldan iyi anladığını ispatladı. Sorularını güzel hazırlamıştı. Perde arkasını bilmesi diğer artısıydı.***Büyük tehlikeDeniz Bayramoğlu'nun Gündem Özel'inde tarih katilamının sinyalleri verildi. Arkeolog-yazar Nezih Başgelen'e göre 2700 yıllık anıtlar bile tahrip ediliyor. Bunun hız kazanması da çok yakın; "Son 4-5 yıl". Doğrusu endişelendim. Yapanlara "DEAŞ kafalı" demek mümkün. Bu örgüte sempati duyanları, destek verenleri biliyoruz. Ancak bu kadar ileri gideceklerini sanmıyorduk. Doç. Dr. Özlem Kumrular'ın yakıştırması "Vandalizm". Tam yerinde benzetme. Kafa, göz, burun ve bir takım cinsel objelerin koparıldığını bilmeyen yok. Endişe verici olan artışın zamanlaması.Gazeteci Ömer Erbil'i ödüllü haberlerinden tanıyordum. İlk defa canlı yayında seyrettim "Koruma Kurulları" hakkındaki iddiaları dudak uçuklattırıcı. Anladığım kadarıyla "balık baştan kokuyor". Erbil'in Üsküdar, Beyoğlu ve Fatih belediyelerini açıkça itham etmesi çarpıcıydı. Ömer Erbil'i dinledikçe "her firavunun bir Musa'sı vardır" lafına iyice inandım. Erbil'i kutluyorum. Katılımcılardan en yüksek unvanlı olan Prof. Dr. Haluk Dursun'a ise şaşırdım. Sadece "İnsan envanterimiz yok" demekle yetindi. Neden acaba?***BABA-KIZ: "Her Şey Bu Masada" programında yine akraba söyleşisi vardı. Daha önce eşini çıkaran Doğa Rutkay bu kez karşısına babası Rutkay Aziz'i almıştı. Geçmişte olduğu gibi birbirlerine göndermelere devam ettiler. Dikkatimi çeken önemli özellikleri, fiziksel olarak benziyorlar. Diğer ilginç taraf ise esprileri de...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İzin 20 Kasım 2020 | 201 Okunma Bağırmayın!.. 19 Kasım 2020 | 354 Okunma Harekatlar 18 Kasım 2020 | 283 Okunma Ayak topu "bizim dünyamız" 17 Kasım 2020 | 143 Okunma Söylemler/çelişkiler 16 Kasım 2020 | 180 Okunma