Bir zamanlar İstanbul Amatör Kümesi'nde öyle takımlar vardı ki "oynama, oynatma"dan başka şey bilmezlerdi. Eski tabirle bekler aynı tiplerden seçilirlerdi. Bunların her tarafı, özellikle baldırları çok kalın olurdu.
Mesela bizim Haliç'te Cabir diye bir arkadaşımız vardı; "hani top geçer, adam geçmez" denilenlerden. Hele hava yağmurluysa, etrafından dolaşmak zorundaydınız. Diğer ayrıcalığıysa tek vuruşta kendi sahasından, rakip kaleye gol atmasıydı.
Andorra maçını izlerken o günleri hatırladım. Sahada Adalı hakemleri görünce moralim baştan bozuldu. Kendimi Beşiktaş'ın sahasında değil Bakırköy-Sümerspor'da hissettim. Rakibimiz maçlarını bu yerde oynasa kesin gruptan çıkardı.
Bu nasıl oyun?
Piyade eğitiminde en önemli çalışmalardan biri tüfek kullanımıdır. Bunun da en önemli ayrıntısı "doldur, boşalt, bağ yap"tır.
Doldur-boşalt ben doğmadan önceden kalma. Ancak, rakip duvarını aşmakta zorlanırsanız, hava toplarıyla gol aramak fikri hiç değişmez. Bu işi yapanlara "kazma" denilmesi de Beşiktaş tribünlerinden çıkmıştır.