Bilinen bir programı ya da haberleri izlerken yayın "caart" diye kesiliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan'ın konuşmaları verilmeye başlanıyor. Bu ikiliye kanaldan torpilli bakanlar da -damat bey dahil- eklenmeye başlandı. Durum gerçekten sıkıcı. İşi habercilik olanlarda zamanlama diye bir şey kalmadı. Bu girmelere yakalanan kimi konuklar uzun süre "bitse de biz başlasak" umudu taşımakta. Ender de olsa bazı akıllı davrananlar hemen yayını kapatıyor. Bunlardan biri Taha Akyol'du. Başına geleceği anladı hızla veda etti. Ancak, ekranda kalınan sürede önemli bir ayrıntıyı kaçırmadım. Bu "Güneydoğu'daki hendek mağdurları" ile yapılmış çalışmaydı. Yaklaşık bir yıl öncesine aitti. PKK'nın şehirlere açtığı hendeklerin faturasını HDP ödeyecek. Bölgede %83'ü bulan bu partinin oyları şimdilerde %22. Bu durumu normal karşılayabiliriz. Ancak bu büyük kaçışın Ak Parti'ye getirdiği kazanç sadece %1. Yani oylarını %13'e çıkarabiliyor.
Bu araştırma referandum kararından önce yapıldığına göre, her türlü yorum serbest. Yine de, Güneydoğu'daki evetlerin patlama olasılığı hemen hiç yok. Tekrarlarsak, 16 Nisan'daki seçim değil, referandum. Bu yüzden hayırların en yüksek oranı yakalayacağı bölge yine, Güneydoğu olacak.
***
Hayırcılara yasak, evetçilere izin
Yaşar Usluer, "Evet ve Hayır kampanyaları"na uygulanan birbirinin tersi kararları dile getiriyor:
"Burhan Abi merhaba
* Sporu pek sevmem ama sporla ilgili anılarınızı/yazılarınızı bile şiir gibi yazdığınız için zevkle 'keyifle değil mekanı cennet Şakir Süter'e dua ile' okuyorum. Elinize yüreğinize sağlık. İktidarın basın toplantısına Yeniçağ'ı çağırmamasına şaşırmıyorum. İlan verilmesini bile engelleyenlerin demokrasiden/tarafsızlıktan söz etmelerine nasıl inanacağız?