Bir meslek büyüğüm aradı ve bastı fırçayı; "İdlib'de işlerin bu duruma geleceğini ilk yazan sen oldun. Niye devam ettirmiyorsun?" Haklı ancak işi sürdürmeye zaten kararlıydım. Bugünü, yani 7 Eylül'ü bekledim. Tahran zirvesini.
Erdoğan, Ruhani ve Putin buluşmasından somut bir şeyler çıkacağını ummuyorum. Hele Rusya liderinin yıllardır tezgahladığı oyunu hâlâ fark etmediysek. Demek ki gözlem kulelerini bir an önce sökmeye başlayalım.
Hatırlayın yola nasıl koyulduğumuzu. Esad'dan Esed'e dönüştürdüğümüz Suriye diktatörüne neler söylemiştik. Suudiler bize her türlü desteği vermişti. Ayrıca ABD, bizi ne kadar seviyordu değil mi?
Bir de geldiğimiz şu andaki noktaya bakalım. Esad sarayını tahkim etti. Kremlin, adım adım bütün rejim karşıtlarını aynı yerde toplayıp, tek hedef haline getirdi. Yetmedi Putin "Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmalı" diyerek bizi dahi kullandı.
Ya yeni göç dalgası ne olacak? Başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB ülkelerindeki yeniden hortlayan "Türkiye'ye ilgi"nin sebebi sakın bu olmasın. Korku belası...
Asıl neden