Bugün için verdiğim sözü yerine getiriyorum. Pazar mavrasını fıkralarla süslemek güzel olacak. Orhan Ayhan'la programında Eyüp Karadayı'yı izledikten sonra bu kanıya vardığımı itiraf etmeliyim. Daha önce Mahmut Baler -Bal Mahmut- ve Cenk Koray gibi "usta fıkracıkalar"la tanışma şansım olmuştu. Tesadüfe bakın bugün Cenk Koray büyüğümün öldüğü gün -vefatlarda yıldönümü lafını sevmem- Onunla tanışmamız 1968'leri bulur. "Ekran Eleştirisi" köşemle birlikte dostluğumuz ağabey-kardeş ilişkisine dönüştü.. Kader sonunda bizi Akşam gazetesinde biraraya getirdi. Odalarımız yanyanaydı. "Günaydın" der demez, peşinden patlattığı yepyeni fıkralar içimi ısıtırdı. Unutmam mümkün değil. Çünkü onun vefatının ilk yılında torunum Cenk Koray dünyaya geldi. Gün ve ay aynı saatler farklı. Fıkra anlatmadığı günler ise mutlaka yanında hoş bir bayanla gelir hava basardı. Sorduğu soru da hep aynıydı;"Burhan yemekte ne tatlısı var?" Bilmeyenler için bilgi vereyim; Türk Medya Grubu'nda mönüyü hazırlayan ve mutfağı denetleyen bendim. Tekrar Cenk Koray'a gelecek olursam, anlattığı fıkraların tamamı "belden aşağı" idi. Bir kez daha rahmet dileklerimi yolluyorum.
Mahmut Baler'in tarzı değişikti, genellikle tarihten beslenirdi. Bu yüzden babamla çok iyi dosttular.
Bir başka fıkracı