İdlib'le ilgili yazdıklarım birer birer gerçekleşiyor. Her zaman "Trump'tan beter" dediğim Putin, bir çardan farksız tavrını sürdürüyor. Her şeyi önceden hazırladığı bir plan ve takvim çerçevesinde. Tahran buluşmasını bile beklemiyor. Suriye'deki muhalif grupları bombalamayı sürdürüyor. Hani derler ya "Yüzüne gülüp arkadan dolap çevirme". Amacı çok net: "Şam muhaliflerini temizlemek". Kalmakta direnenleri ya öldürecek ya da "Türkiye'ye paketleyecek". Yerin dibine batsın bunun vereceği S-400'ler. Kim bilir onlarında içine birşeyler yerleştiriyordur.
Talat Atilla'nın söylediği gibi "Rusya, Türkiye'yi oyuna getirdi. Ayrıca Ankara'nın iş birliği yapabileceği ülke de bırakmadı". Galiba en büyük zaafımız herkese çabuk inanmak. Oysa Lavrov aylardır söylüyordu; "Batı'nın egemenliğini sona erdiriyoruz".
Avrupa Birliği de üçkağıtçılardan. Ufuktaki yeni göç dalgasını görünce tekrar sırtımız sıvazlanmaya başlandı. Geleneksel "elma şekeri" politikası hemen devreye sokuldu. Bari bu defa yutmayalım. Bırakalım göçmenleri, nereye kadar ulaşırlarsa ulaşsınlar. Bir yolunu bulup da bunları toplu taşıma araçlarıyla götürebilsek...
***
Kapıya yaklaştı
31 Mart'a fazla zaman kalmadı. Yani mahalli veya yerel, adına ne derseniz deyin yeni seçim kapıda. Anayasada mahalli seçimlerde partilerin iş birliğini yasaklayan çok net maddeler var. Bu yüzden "örtülü koalisyon"dan başka çare yok. NTV'nin Yakın Plan'ı çok yerinde olarak bu konuyu işledi. Oğuz Haksever'in moderatörlüğünde konuşanların ikisi mantık dokusu sağlam laflar ettiler.