Meslek icabı epey ülke gezdim. Bunları kalış sürelerime göre değerlendirmişimdir. Bu ne sanat etkenlikleri ne doğal güzellikler üstüne olmuştur. Varsa yoksa homini gırtlak...
Kimi yerde aman domuz yemeyeyim diye uğraşlar. Örneğin Hollanda'da daha karşıdan leş gibi kokan dönerler şaşırtmıştır beni. Tuhafıma giden de, bunları hazırlayıp servise sunanların tamamının Lübnan ya da Fas kökenli olmalarıydı. Bu ülkeye yerleşmiş olan Türklere sorduğumda "Neden bu kadar kötü kokuyor?"un karşılığında aldığım cevap daha beterdi: "Domuzdan yapıyorlar da ondan."
Oysa ben bu mahlukatı yememek için ne işkenceler çektim. Örneğin McDonalds'a hiç girmedim. Çünkü tüm ürünler aynı yağdan çıkıyordu. Bu konuda önemli bir anım Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'le ilgilidir. Amerika'da verdiği yemek öncesi, bütün araç ve gereçleri titizlikle incelemişti. Yağdan, tavalara kadar. Yine de içine sinmemiş her şeyi yeni aldırtmıştı. Bu yüzden onu ağır şekilde eleştirenlerin nasıl bacon (domuz salamı) yediklerine pek çok kez tanık olmuşumdur. Bunların da nüfus kağıtlarında İslam yazmakta!
Müslüman Zenciler
Washington DC günlerimde fast foot için tek adresim vardı. Roy Rogers. Eskiler onu Beyaz Atlı Kovboy olarak hatırlar. Burayı tercih etmemin tek nedeni müdavimi olduğum şubedeki iki Müslüman Zenci'ydi.
Bunları cuma namazında görünce, ahbaplığı kurdum. Bu sıkıntımı anlatınca "mutlaka bize gel" dediler. İlk gidişimde domuz olmayan hamburgerlerin hazırlanışını gösterdiler. İmalattan servise kadar tüm akışı izledim. Her şeyden önemlisi "bizler de domuz yemiyoruz" diyerek garanti verdiler. Bu ayrıcalığın patates kızartması dâhil tüm ürünlerde yapıldığına tanık oldum.