Herkesin tuttuğu takım vardır. Ya da herhangi bir siyasi oluşumu destekleme hakkı. Spordaki biraz daha Ateşin -eski deyim- olabilir. "Ölmeye ölmeye geldik" demese bile taraftarı olduğu kulübü canhıraş şekilde desteklerler. Tabiî, cana mala saldırı yapmadan. Gençlik yıllarımda, Bursa'da sadece "Hadi Ahmet" diye bağırdığım için yediğim dayağı unutamıyorum. Üç arkadaştık, 100 kişi vurmuştu. Trabzon'da yapılan Liseler Futbol Şampiyonası'nda aynı şekilde hırpalandık. Bu defa sesimiz bile çıkmamıştı. Niye saldırdılar hâlâ çözmüş değilim.
Türkiye'de "Centilmenlerin Sporu" diye adlandırılan basketbolun ayaktopundan daha beter hale geldiğini görüyoruz. Yıllar yılı kadın-erkek iç içe oturulup izlenen bu etkinlik de felaket durumda. Bir dönemin destek tezahüratının yerini "küfür kafirler" aldı. Cinsiyet ayrımı dahi yok,
...
Gelelim benzeşen konumuza. Tayland ya da Cem Seymen'in "fahri temsilcisi" olduğu Tayvan'daki kavgalara. Komedi yayını gibi izliyoruz. Ukrayna'da ise eski boksörlerin Meclis maçlarına bayılıyoruz. Ekranlarımız bu kuralsız ve hakemsiz dövüşleri tekrar tekrar veriyor. Sanki "Oynat Bakalım". Anlaşılan bize kötü örnek oldular. TBMM'de de bu tip sahneleri izler olduk. Bu hallerde Meclis TV yayını karartsa bile sağolsun cep telefonları. Canlı yayın dahi yapılıyor.