Gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Ahmet Yabuloğlu aradı. Gerçekten sevineceğim şeyler anlattı. Kenan Işık'tan bahsetti. Dostum ve kardeşim Kenan'ın Bodrum'daki ikametgâhından İstanbul'a döndüğü ile söze girdi. Sonra yazlıktaki komşularının gözlemlerini aktardı.
Kenan'daki iyileşmeden, -parmaklarını kullanması dahil- örnekler verdi. Anlaşılıyor ki, yakın zamana kadar "şeamet tellallığı" yapanların balonları ellerinde patlamakta. Hatta bunların başında Beşiktaş Belediyesi'nin bazı mensupları da yer almıştı. Bu tip yalanları unutmak mümkün değil.
Güzel gelişmeyi aktaran, canciğer dostum da olsa "habercilik geleneğim"le konuyu bir de kendi imkanlarımla araştırdım. Yabuloğlu'nun aktardıkları doğruydu. Kenan Işık'ın arada sohbetlere katıldığını bazen espri dahi yaptığını öğrendim. Hatta "yatağa sabitlendi" dedikoduları en yakınları tarafından yalanlandı. Yardımla da olsa dolaşması ve ihtiyaçlarını giderebilmesi gerçek. Yol uzun ama ümit ışığı yakın.
İmkânsızlıkları yıkan insan
Kenan Işık'ı tanımam Türk Medya yıllarında oldu. Akşam'da yazılar yazdı. Alem FM'de genel yönetmenlik yaptı. Televizyon haberciliğine soyundu. Kitaplar yazdı. Her işte başarılı oldu. Ne zaman yeni bir hamleye kalksa, soluğu odamda alırdı. Mutlaka fikrimi sorardı.
O muhteşem şiir CD'lerini hazırlarken de öyle oldu. İlki çıktığında niçin Orson Welles'in "Ben genç olmayı bilirim" dizelerini okumadığını söylediğimde, üzüldü. İkinci çalışmasında bunu telafi etti. Başka yayın organlarında "Bu Burhan Ayeri'nin önerisiyle gerçekleşti" itirafında bulundu. Oysa, çalıştığım grupta bu sözler bir bayan yöneticinin sansürüne uğratıldı. Belli ki kıskançlığının ifadesiydi. Hayatta hiç bir varlık gösteremeyenlerin, böylesi basitliklerine sıkça tanık olan biriyim. Ben hâlâ ayaktayım peki kendisi nerede?