Bazı küçük olayları örnek gösterip herkesi uyarmıştık. Hatta "Aç fare duvarı deler" sözüyle vehameti ortaya koymuştuk. Birebir yaşadığımız 4 Suriyeli çocukla ilgili gözlemlerimiz bizi endişelendirdi. Parmaklarına taktıkları muştalarla site duvarlarındaki fayansları nasıl parçaladıklarını anlatmıştık. Ne acıdır ki o sokaktan sorumlu çöpçüler kırılıp dökülenleri almak zahmetinde bile bulunmadılar. Sanki gelecek felaketin sembolü gibi ortada bıraktılar. Hani uyarımızı tam tekrarlamış olmak için kadın ve kızlara laf attıklarını da ekleyelim---İçişleri Bakanı'nın Suriyeli mültecilere vatandaşlık statüsü verilmesiyle ilgili verdiği cevapları izleyince endişemiz ikiye katlandı. Efkan Ala'nın tavrı, kahvehane önüne attığı sandalyeye ters oturmuş "mahalle kabadayısı"na benziyordu. TBMM kürsüsünde gösterilmesi gereken saygıdan yoksun jest ve mimikleriyle yangına benzin taşır haldeydi. Arada -Ahıska Türkleriyle ilgili- "O konuyu da halledeceğim" deyip tek adam havasına büründü. Sanki Saray'dan talimat almamış gibi hava basmasının Cumhurbaşkanı'nın da hoşuna gittiğini sanmıyoruz---Fitilin ucunu yakanlardan olduğumuz Suriye'deki iç savaş artık 3. Dünya Harbi'ne dönüştü. 50'ye yakın koalisyon üyesi orada. Onbinlerce kilometreden gelenler dahil "din bezirganları" birarada. Petrol ihracatını öğrendiler. Adına para bastıkları devletleri var. Gittikçe büyüyen bu problemin fırtına obüsleri ve rica-minnet yardım aldığımız ABD uçaklarıyla 30 yıl daha devam edeceğini söylemek kehanet değil. Sorunlar arttıkça bize olan yansıma giderek ağırlaşmakta. İçeri aldığımız mülteci sayısı 3 milyonu buldu. Çocuklar doğmakta. Suriye'de dünyaya gelenler hızla boy atıyor. Doğal olarak ihtiyaçları çeşitleniyor. Araya terörist sızmaları tehlikenin en büyüğü. Sorunları halının altına süpürmekten başka bir şey yapmayan makam sahipleriyle nereye kadar?Son durumu özetleyen özlü söz ise şöyle: "Bindik bir alamete. gidiyoruz felakete..."Kaynak: Kime kabadayılık? - Burhan AYERİ