Geçenlerde beIN'in sinema kanalında bir film izledim. Önemli bir atletin, bir sprinterin hayatıyla ilgili olduğu için seyrettim. Adı "I am Bolt"tu. Yani Jamaikalı Usain Bolt'un hayatının belgeseli. Başrolünü kendi üstlenmişti. Sportif gözlüklerle ekran karşısına oturdum. Bittiğinde ise hayatın her alanından mesaj çıkartmıştım. Yüz yılın en önemli kısa mesafe koşucusundan iki değerli ders aldım. Bolt zirvede ama korkuyor. İtiraf ettiği "tembel olduğu". Diğeri de "başarıya doymuş olmak saplantısı". Yıkmaya çalıştığı bunlar. Muhtemel sonunu engellemeye çalıştığını açıkça ifade ediyor.Bakın şimdi nereye geleceğim. Bolt'un kendi kendisiyle savaşını herkes iyi okumalı. Sırf sporcular değil, siyasetçiler de. Tüm güçleriyle yıkımlarını engellemeye çalışmalılar. Tasavvufta olduğu gibi "enel hak" -ben oldum- deyip bir köşeye çekilenler havlu atmış demektir. İşte bu noktada "metal yorgunluğu" gelmiştir. Genelde uçak ve gemilerdeki kazaların ana sebebidir. İnsan hayatına benzetmede kullanımı ise yakın dönemde başladı. Hatırlayın Erdoğan'ın Ak Parti Genel Başkanlığını devraldığı günkü konuşmasını; "Bazı arkadaşlarda metal yorgunluğu var. Bu yüzden değişiklik, yenilenme şart oldu".Bu sözleri, 15 yıldır iktidarda kalabilmiş bir politikacının söylemesi anlamlı. Seversiniz, sevmeyiz ama tespitine kesinlikle katılıyorum. Siyaset, gevşeme kabul etmeyen bir meslektir. Onun farklı yerde kullandığı tabirle "yan gelip yatma yeri değildir". Hele Usain Bolt gibi korkularınız var ise. Onda da, Erdoğan'da da bu tespitler önemli. Eğer ruhunuzda tembellik varsa, politika sahnesinden çabuk silinirsiniz. Geride mutlaka yenilenecek, birkaç rekorunuz kalır. Hepsi o kadar.Artık bırakmalıGelelim en önemli saptamalara. Kemal Kılıçdaroğlu, 70 yaşına dayanınca canlandı. Lider mertebesine yeni ulaştı. Üniversiteden devresi Devlet Bahçeli için aynı şeyleri söylemek mümkün mü? Bugün geldiği yer metal yorgunluğunun en uç noktası. Kendini, etrafındaki birkaç kişinin yönetimine bıraktı. Başta kalp sorunları olmak üzere epey problemle kuşatılmış vaziyette. Hâlâ tarihimizdeki yaşlı kale komutanları gibi davranıyor. Bir yerde Ak Parti uydusu gibi hareket ediyor. "Siyaseten bittiğini" kabullenmek istemiyor. Eski tabanının beşte dördünü kaybettiğine inanamıyor. Son dönem Türk siyasetinde en fazla yıpranan isim o. Kullandığı uçak darmadağın. Yine dümeni bırakmıyor. bir adım sonrası "sandığa çakılmak". Usain Bolt'la tek farkı "gerçeği itiraf edememesi"!***Şapkalı Gandhiİktidar kızsa da "adalet yürüyüşü" iyi gidiyor. İpi göğüslemeye iki gün kaldı. Bu da bir nevi "uzun mesafe koşusu". Kemal Kılıçdaroğlu'nun her şartta puan topladığı kesin. Suikast hazırlıkları bile onu yolundan döndürmüyor. Yıllar önce Akşam'daki köşemde onu Gandhi'ye benzetmiştim. Hatta ikisinin resimlerini ilk kez ben yan yana kullanmıştım. İki LİDER sonuçta aynı noktada buluştular. "Tuz isteyen" tarihe mal oldu. Adalet diyen şapkalısı politik arenada yoluna devam ediyor.Ekranlardaki yürüyüş tartışmalarıysa hız kesmedi. "Ağzı olan konuşuyor" reklamlarının yeniden devreye sokulmasının zamanı.Çetiner Çetin, Yasin Şanlı ve ille de Alaaddin Varol'un hükümet sözcülükleri berdevam. CNNTÜRK'te Mehmet Bekaroğlu-Çetiner Çetin kapışması kayda değerdi. Eski savcı Ruşen Gültekin'in şu cümlesi tüm gecenin özetiydi; "Yargıya güvende Türkiye, 113 OECD ülkesi arasında 98'inci sırada". Avukat Uğur Poyraz da özetçilerdendi; "-Yürümekle hak aranmaz- diyenler şimdi aynı yola başlıyorlar. Kendilerine hak gördüklerini başkalarında izleyince onlara -terörist- diyorlar".Bu konuşmaların, daha doğrusu boğuşmaların sonlanacağını sanmıyorum. Çünkü 15 Temmuz'la birlikte "yeni kulvar" açılıyor. Roller değişecek. Beklemede kalanlar hızlanacak. Ötekiler savunma konumuna geçecekler.***Pepe'nin imza töreniFutbolumuz aynı siyasetimiz gibi. Real Madrid'in kapıya koyduğu Pepe bir anda baş tacımız oldu. Bir Beşiktaşlı olarak bu transferi benimsemediğimi itiraf ediyorum. Getafe maçında rakip futbolcunun kafasına attığı tekme gözümün önünden gitmiyor. Bu görüntüden sonra Pepe'den hep nefret ettim. Harekete agresiflik demem mümkün değil. "Cinayete tam teşebbüs" diyorum. Bu futbolcunun en büyük handikabı hakemlerimiz olacaktır. Aralarında "sahadan atma yarışı" yapacaklarına bahse girebilirim.İmza törenine katılan spor medyamızın mensupları için de bazı sözler etmek istiyorum. Bunların önemli bölümü "Yağcılar da inecek var ödüllü". Başkan Fikret Orman'a iltifat etmek gazetecilik mi? Amigolukta tribün liderlerinden daha ileri durumdalar. İçlerinden iki ismi ayırıyorum. Biri TRT'den Fırat Günayer, diğeri Habertürk'ten Kartal Yiğit. Esprili ama dozunda sorularıyla törenin renkleriydiler. İmza törenini yayınlayan kanallara gelince en kötüsü BJK TV idi. Neyse ki bu ekrana "teknik takviye" yapılacağını duyarak sevindik. Geç bile kalındı.