Ramazan geride kalalı yaklaşık 8 ay oldu. Neredeyse yenisini karşılayacağız. Bu konuyu nereden çıkardın demeyin, anlatacağım. Evimizde, o günlerden kalma küçük beyaz haşereler uçuşuyor. Bunlar pirinç, kırmızı mercimek ve bulgurdan kalanlar.
Tüm Türkiye'nin Kırkpınar Ağalığından tanıdığı Ayhan Sezer'in yolladığı ramazan kolileri buna sebep oldu. Sezer, iş adamı. Önemli sıvı yağı ihracatçılarından. Ayrıca gönlü zengin biridir. Her ramazan, pek çok kişiye yiyecek paketleri yollar.
Başlangıç
Kargocular kapıyı çaldı. Ellerinde paketler. Teşekkür edip aldık. Bunlar süpermarketlerin hazırladıkları. Kolileri açtık ve bir kısmını torbalara doldurduk. İhtiyaç sahiplerine dağıtacağız. Şanssızlığa bakın birindeki cam reçelin kavanozu kırılmıştı. Un başta, diğer ürünleri mahvetmişti.
Kırmızı mercimek ve pirinci muhafaza kaplarına aktarmaya başladık. İşte o zaman "beyaz, küçük uçucular" ortaya çıktı. Sayıları öyle böyle değil. Önce mutfağı işgal ettiler. Sonra diğer odaları. Şaşırdık. Başımıza hiç böyle bir şey gelmemişti. Ne yapacağımıza karar veremedik. Çünkü yapı olarak hiçbir canlının hayatına kıyma özelliğimiz yok. Hindistan'daki Sih'lere benziyoruz. Onlar da ne kadar haşere varsa birlikte yaşarlar. Camlar pencereler açıldı. Elimizde çeşitli bezlerle "kelebek kovalıyoruz." Bu arada "kanatlanan tahılları" naylonlara aktarıp çöp konteynerine bıraktık. İnanın dairemizde kalanlarla uzun süre birlikte yaşadık.
Söylemez olaydım