Üstümde ömür boyu etki bırakan birkaç olay vardır. Unutamadığım dramlardan biri Cenk Koray ağabeyimin 18 yaşındaki oğlunun vefatıdır. Eve geç gelmesi ve biraz da alkollü olmasıyla başlayan faciayı ucundan kenarından yaşayanlardanım.
Atılan bir tokat ve Nihat'ın salondaki cam kapıya kafayla vuruşu... Neticede şah damarının kesilmesi. Vücudundaki kanın tamamı boşalana kadar "ölmek istemiyorum baba" haykırışları bana defalarca anlatıldı. Hem de her defasında ağlayarak. Hatta birbirimize sarılırdık. Sonunda lafı Beşiktaş'a çevirip havayı değiştirirdim. Kaçacak yerim de yoktu. Odalarımız bitişik nizamdı.
Meşhur "Oğula Veda" yazısını eski okurlarım da iyi hatırlar.
İlk yaram
Hayatta bana en yakın insanlardan olan Cenk ağabeyimin adının torunuma verilişinin sebebini şimdi daha iyi anlamışsınızdır, sanırım.
Ağabeyimin vefatının tam birinci yılında, Cenk Koray Jr. dünyaya geldi. Bu büyük dramın diğer inanılmaz tarafı, güç şartlarda, hep sevgili ağabeyimden yardım istememdir. 1968 yılında Ankara'da tanıştık. Ölene kadar da bu sürdü.