Hande Fırat'ın her programı olay haline geldi. Son Gece Görüşü'nde bu kez İdlib'e girildiği haberini aldık. Hem de saat 22.15 notu düşülerek verildi. Anlaşılan 15 Temmuz kalkışmasının yıldızlaştırdığı kızımızın "habercilik şansı" devam ediyor. Bir yerde buna şans demememiz lazım. Meşum gece, Cumhurbaşkanına verdiği destek için "cesaret" yakıştırmasını kullanmak daha uygun. Sonuçta "Yılın Gazetecisi" unvanını aldı. Üstüne üstlük patronu Aydın Doğan'dan "çıt çıtıyla evlenme karşılığı" her türlü imkân sözünü kapmıştı. Maaşına zam ile kademe yükselişi buna ilave. Bu satırları yazarken, bir ara yıllar öncesine döndüm. TGRT'deki incecik muhabiri hatırladım. Hani derler ya; "adam olacak çocuk". Kız büyüdü ve günümüzün Hande Fırat'ı haline geldi. Anadolu'da bir laf vardır; "Yörük at yemini arttırır". Gece Görüşü'nde bu defa yeni yüz Erdem Gül'ü fark ettik. Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi de artık ekipte. Nevzat Çiçek'in eğitimi belli ama ilk gördüğüm andan beri yorumum aynı. Habercilik tarafı iyi. Objektif yanı ağır basmakta. Gürkan Hacır'la ise Alem FM'de Vecdi Tamer'in programlarında epey mikrofon paylaşmıştık. Prof. Dr. Yalçın Küçük'ü sevenlerdendir. Ancak bilgi yanı ağır basar, kalemi güzeldir. Yorumlarına laf yok. Fırat'ın bu tercihi de yerinde. Hacır'ın S-400'ler konusu açılınca ortaya koyduğu analiz müthişti. Olayı Rize-Pazar ve Malatya-Kürecik dinleme merkezlerine bağlaması dahi kutlamak için yeterli.EskilerdenAraya bir anımı sıkıştırayım. Tercüman'ın ünlü Salı Toplantılarından birindeyiz. Kemal Ilıcak yine bir konuda haklı çıkmama sinirlendi. Bana döndü ve "Komünist" diye bağırdı. Rauf Tamer büyüğüm müdahale etti; "Yapma Kemal Bey, Burhan'dan Komünist ha..." dedi. Merhum durdu ve bir kelime ilave ederek tekrarladı; "Sağcı Komünist". Ondan sonra kendi dahil herkes kahkahayı bastı. Düşünürüm de, benim pek çok solcuyla aramın iyi olmasının miladı belki de bu toplantıdır. Önemli olan adamlıktır. Sadece buna değer veririm. 12 Eylül 1980 sonrası biri tiyatrocu iki ünlü Marksist-Leninist'i askerlerin elinden nasıl kurtardığımı yakınlarım iyi bilir.Yine Gece Görüşü'ne dönecek olursak, iyi gittiği kesin. Medyanın sağdan sola, her kesiminden destek alınıyor. Hatta gerektiğinde İbrahim Karagül'ün "Terör örgütleri İncirlik'ten yönetiliyor" başlıklı iddialı yazısı işleniyor.***Gerçek otoriteOrhan Ayhan'la programına canlı anonsu yapılınca dikkat kesildim. Konuğun Şenes Erzik olması merakımı artırdı. Erzik'i anlatmaya bu köşe yetmez. Tam 33 yıl UEFA'da görev yaptı. Bunun 14 senesi birinci başkan vekilliği, FIFA'da ise genel sekreterlik dahil pek çok görev üstlendi. UEFA'yı İsviçre'de iki odalı yerden, göl manzaralı saraya taşıyan ekipten oldu. Şampiyonlar Ligi'ni yaratanlardan biriydi. Böylece gelir kaynaklarına tavan yaptırıldı.Şenes Erzik'in Türk futboluna katkıları ise bambaşka. Fenerbahçe'de üç yıl önemli görevlerde bulundu. Turgut Özal'ın dikkatini çekti. Ekibine aldı ve ondan "Futbolda Reform" istedi. Erzik'in dört yıl görev devamlılığı istemine evet dendi. Beden Terbiyesi'ne bağlı bu spor dalına "özerklik" kazandırıldı. Böylece küme düşen takımların her sene geri dönmesi dönemi kapatıldı.Jupp Derwall'in danışmanlığında 9 bölgeden oluşan alt yapı açıldı. Danimarka'yı Avrupa şampiyonu yapan Piontek, A Takımımızın başına getirildi. Kendisine Fatih Terim gibi yardımcılar verildi. 1989'da başlayan bu değişimin semeresi, iki kere hem de üst üste alınan Avrupa Gençler Şampiyonluğu ile geldi. Buna ilaveten bir de Avrupa ikinciliği. Peşinden A Millî Futbol Takımı 1996'da Avrupa Şampiyonası finallerine gitti. Galatasaray'ın 2000'deki UEFA şampiyonluğu ve Süper Kupa ile zirve yaptık. Futboldaki Dünya üçüncülüğümüzü de unutmayalım.ÇarelerPeki ne oldu da gerileme başladı ve sonunda bu hale geldik. Şenes Erzik'e göre, bunun birkaç ana nedeni var. Serpil Hamdi Tüzün gibi hocalar artık yetişmiyor. Kulüpler de "olmayan paraları harcıyorlar". Alt yapılarını unuttular. Başarı için Altınordu örneğini tabana yaymak şart. Bu da "aşağıdan yukarıya yenilenme ile mümkün olabilir". Tabii UEFA'nın istediği finansal Fair Play'e mutlaka uyulmalı.Şenes Erzik'in dilinin ucuna kadar gelip söyleyemediğini ise ben aktarmak istiyorum; "Her şeyden önce TFF Yıldırım Demirören zihniyetinden kurtulmalı". Başkan şimdiden Amputelerin başarısını kendine mal etme peşinde. Kimi kandıracağını sanıyor....Ampute deyince TRT Spor'daki "Engelsiz Spor"u da izlediğimi belirteyim. Cem Çınar bu kez yüzme ve voleybolla uğraşan engelsizlere yer vermişti. Ampute futbolcularımızın "Cem Ağabey"inin şampiyonluktaki katkısı Demirören'e bin basar. Başarının sadece prim dağıtmaktan geçmediğini Fransa'daki finallerden de öğrenmedik mi?