Uzun yıllar sonra Pazar programımı değiştirdim. Hayvanları besleme saatimi öne alarak başladım. Kuşlar şaşırmadı. Hatta mutluluklarını belli ettiler. Bulgurları neredeyse elimden yiyeceklerdi. En çok kumrulara özen gösteriyorum. Çünkü sayıları her geçen gün azalıyor. Serçeler toplu inip, birlikte yiyorlar. Güvercinlerin arasında kaçkın evcilleri görmek ayrı mutluluk. En arsızlar kargalar. Büyükten küçüğe her cinsi var. En gösterişlileri saksağanlar. Uzun kuyrukları ve yeşil-lacivertin hakim olduğu renkleriyle mini tavus kuşu gibiler. Kedilerin önündeki yiyecekleri çalacak kadar cesurlar.
Turuma, kedi ve köpeklerle devam ettim. Su kaplarının yürütülenleri yerine yenilerini bıraktım. Fazla zorlanmam semtin öbür tarafına geçişimi engelledi. Kalan enerjimi referanduma sakladım. Her seçim olduğu gibi, aynı okul, aynı sandık. Buraya kadar iyi de, kötü olan aynı kat. Tırabzanlara tutuna tutuna, oflaya puflaya 4. kattaki sınıfa ulaştım. Tek çipli hüviyetim olan Basın kartımı uzattım. Üç bayan görevli vardı. Başkan onların yanında, daha yüksek konumdaydı. İnanır mısınız tahtırevana benzeyen bir koltuğa mevzilenmişti. Her iki anlamda da tepeden bakıyordu. İşlemi tamamladım. Kızlardan biri hüviyetimi uzatırken "imzaladınız mı" diye sordu. Bal gibi de imzanın en son yapıldığını biliyor. Ben de "hayır" deyince kahkahayı bastı. Ötekiler de gülüyordu. Karşılığım "zorla söylettin" şeklinde oldu. Başkanın kaşlarının çatıldığını fark ettim. Bozulmuştu. Yine de konuşmadı. İmzayı atıp çıktım. İnmem, çıkmamdan sorunsuz oldu. Aklıma Kemal Ilıcak'ın yıllar önce bana kamış atışı geldi. Bozulan asansörü fark edince "haydi yürü, inmesi kolaydır" demişti. Gerçekten zor olan tırmanmak. Yeri geldi merhumla ilgili bir seçim bahsimizi anlatmak istiyorum. Senato yenileme oylaması yapılıyor. Çeşitli nedenlerle boşalan 5 milletvekilliği için de oylama yapılacak. Bu illerden biri Edirne olduğu için tarihe "Bej seçimi" diye geçmiştir. Gazete toplantısında Kemal Bey bana tahminimi sordu. "Adalet Partisi, CHP'ye 20 fark atar. 5 milletvekilliğinin tamamını da alır" dedim. O da "fazla attın" karşılığını verdi. Geleneksel olarak "var mısın?"a geçtik. 500 bin lirada karar kılındı. Hatta rakamı ortaya koyan Rauf Tamer büyüğümdü. Ilıcak "Ulan, maaşından kestirmezsem namerdim" şantajında bulundu. Gün gelip sandıklar açılınca AP 32, CHP 11 senatörlük kazanmıştı. 5 milletvekilliğinin tamamı da AP'nindi. Sıra tahsilata gelince her zamanki gibi ödemedi. Bedrettin Dalan'ın belediye başkanlığını kaybedişinde de kıvırdı. Bu tatlı kapışmalarımız vefatına kadar devam etti. Tıpkı Beşiktaş-Fenerbahçe rekabetinde olduğu gibi.